Skye
Uyanmıştı, ama böyle bir sabaha gözlerini açmak istemiyordu genç kız. Bugün babasının ölüm yıl dönümüydü, ve her sene olduğu gibi annesi babasının en yakın arkadaşlarını eve toplayarak onun adına büyük bir yemek verecekti. Skye bundan oldum olası nefret ediyordu çünkü o babasının acısını tek başına yaşamak istiyordu, yatağına kıvrılıp babası için rahatça göz yaşı dökmek istiyordu... Fakat annesinin acısını bu şekilde yaşadığını bildiğinden ses edemiyordu... Annesi kötü günlerde yalnız kalmak istemeyenlerdendi, kendisinin aksine...
Genç yaşta dul kalan annesi yıllarca kendisini büyütmek ve çalışmak için yeterince mücadele vermişti, işte bu yüzden annesinin istekleri genç kız için 'hayır' denmeyen isteklerdi. Babasının arkadaşları ile zaman geçirmek annesine iyi geliyorsa, o zaman kendisine de iyi gelmek zorundaydı. Annesi herkes gittikten sonra yatak odasında ağlasa bile, kısa bir süreliğine de olsa yüzü gülüyordu. Skye için bu bile yeter de artardı...
Herşey iyi hoştu fakat sabahın köründe yataktan kalkmak hiç de onluk bir şey değildi ne yazıkki. Huysuzca yatağından dışarı çıktı, bugün yapması gereken çok şey vardı. İstemediği halde... Sadece annesi kendisini biraz daha iyi hissetsin diye...
Kabaran kıvırcık saçlarını taramadan tepeden toplayarak büyük bir toka ile tutturduktan sonra eski bir salopet giydi ve aşağı inerek temizlik malzemelerini çıkarmaya başladı.
Annesinin neşeli olmaya çalışarak, "Günaydın güzelim" demesiyle gülümsedi ve "günaydın" dedi.
"Bugün yapacak çok şey var. Sen etrafın tozunu almaya başla bende mutfakta ki bir kaç işi halledeyim" dediğinde genç kız bir şey demek yerine hızla başını salladı. İş yapmak annesine bugünün hangi gün olduğunu unutturuyordu belki ama kendisine değil. Üstelikte bu sıcakta!
Tam arkasını dönmüş gidecekken hızla kendisine dönüp, "Bu arada yüzünü de yıkamayı unutma!" diyen annesine yandan zoraki bir gülümse ile baktı Skye...
***
Salondan başladı toz almaya, misafirlerin çoğunluğunun vakit geçirdiği yer burasıydı ne de olsa. Ona kalsa diğer odaları silmezdi bile, ama annesi sağlamcı bir kadındı. İnsanlara rezil olmak ve pis görünmek istemediğini her defasında üzerini çize çize söylüyordu kendisine... Berbat ve anlamsız olarak nitelendirdiği bu hayatın içine sıkışıp kalmaktan nefret ediyordu genç kız, ama yine de isyan etmek yerine uyguluyordu. Bu daha kolaydı çünkü...
Ne de olsa annesi ona kalan tek şeydi. Diğer gençler gibi isyan etmeye ya da şımarmaya vakti yoktu. Aslında onlar gibi olmak istemişti bir zamanlar. Hem de herşeyden çok, fakat küçük çocukların vicdanları olmadığından çok sert bir sorun ile poposunun üzerine düşmüştü.
"Baban nerede?" demişti Emily denilen bir kız dalga geçerek. Henüz küçük bir çocukken bile şeytan kadar şirin olan bu kız, şimdi o şeytana hizmet eden güzeller güzeli bir amigo kızdı.
Babasının öldüğünü söyleyemediği için uzun bir süre yalan söylese de sonunda gerçekler ortaya çıkmıştı. Kimse babasının ölmesine üzülmemişti, ona acımamışlardı bile. Aksine yaptıkları tek şey onun yalancı olduğunu vurgulamak ve dalga geçmek olmuştu... Küçük bir kasabada oturdukları için bölgede tek bir lise vardı ve hepsi o okulun içine tıkılıp kalmıştı. Kendisine yalancı diyerek acımayan o küçük çocuklar, bugün de aynı şekilde acımasızlardı kendisine karşı.
Fakat bütün ünlü ve başarılı insanların lise hayatlarının da kendisinin ki kadar berbat olduğunu bildiğinden dayanmaya çalışıyordu Skye. Lise eninde sonunda bitecekti. Bu eziyette öyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
FantasyO gözünü bambaşka bir dünyaya açmak zorunda kalan bir çocuktu. Anne sevgisini bırak sevginin ne olduğunu dahi bilmiyordu... Kolundan giren sivri ve kalın iğnelerin verdiği acı ile büyüyordu günden güne. Deney onun insanlığına yapılıyordu... Minik bi...