Öğleden sonra geçici evi olan ormanlık alana giriş yapan genç adam huysuz kedisinin ayaklarının altında dolanmasına sinirle kaşlarını çattı.
"Çekil şurdan düşeceğim" desede kedi inattı. Ofladı Roy. Kedinin kendine ne anlatmaya çalıştığını anlamak istemiyordu, kimseyle uğraşacak gücü yoktu. Uyumak ve dinlemek istiyordu, bu yüzden ayağı ile kediyi iteleyerek yoluna devam etti.
Evden içeri girer girmez kendisini bekleyen Eric ve Jane'e de tıpkı kedisi gibi huzursuz görünüyordu ama aldırmadı genç adam. Umursamaz bir halde cevabını bildiği bir soru sordu. -Maksat konuşmak olsun diye sorulan bir soruydu bu...
"Kız gitti mi?" diye sorduğunda, Eric yalnızca başını salladı. Jane ise oldukça düşünceliydi...
"Neden onu bıraktık? Şimdi nerede?" diye sorduğunda Roy omzunu silkti.
"Nerede olduğu kimin umurunda? Onu öldüremediğim için gitti." Dedi. Evet, olay bu kadar basitti. Bunu büyütmenin bir alemi yoktu.
"Ya bizi ispiyonlarsa?" diye sordu bu sefer Jane şüpheyle kıstığı gözlerini genç adama dikerek.
"Bunu daha önce de denedi. Ona kim inandı?" diyerek gülümsediğinde genç adamın gözlerinde ki karanlık pırıltı Jane'in yutkunmasına neden oldu. Doğruydu. Kıza kimse inanmamıştı. Kendi annesinin bile olan bitenden haberi yoktu. Ama yinede içlerinde ki şüphe ve sıkıntı bir türlü geçmiyordu. Belki de kendilerini bilen ve yaşayan ilk insan olduğu içindi...
Jane ve Eric'in birbirlerine baktığını yaklayan Roy sesli bir iç çekti.
"Ben odadayım. Beni çekiştirmeniz bittiğinde eşyalarınızı toplayın. Bugün gidiyoruz."
-
Odaya girdiğinde duyumsadığı kokuyu almak için derin bir nefes aldığından habersizdi genç adam. Bilinç dışı yaptığı bu hareketi fark etmeden bir sonrakine geçmişti. Eli genç kızın yattığı yastıkta dolandıktan sonra çenesi kasıldı.
"Kimin kötü olduğunu anladın mı prenses?"
Sorduğu soru ile dudakları hüzünle kıvrılırken, başını kızın yastığına koydu ve gözlerini kapattı...
Roy iyi biri değildi belki ama genç kızın inandığı gibi iyi insanlar artık bu dünyada yoktu. Skye bunu göremeyecek kadar kapalı büyümüştü. Oysa herkes çıkarları için hareket eden birer robottu. Kendi için bir başkasını kolayca harcayan insanlar dünyasıydı bu dünya ve böyle bir dünyada genç kızın sadece kendisini bir canavar gibi görmesine sinirlenmişti genç adam. Genç kızın dünyayı en çıplak haliyle görmesi gerekiyordu...
****
Kapı açılır açılmaz panik ve korkuyla yattığı yatakta büzüşerek geriledi. Sırtı duvara değdiği zamanlarda o duvardan geçmek, bir tuğla olmak istiyordu. Nefes almak istemiyordu ama nefesini tutarak ölemiyordu da! -Elbetteki intihar etmek için odada en ufak bir şey dahi yoktu. Çünkü bu adamlar ölüm istemiyorlardı, genç kızın aksine...
Elleri korkudan titrerken gözleri yanmaya başlamıştı. Yine aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Dimitri, küçük adımlarla kendisine doğru yaklaştığında, genç adamın konuşmasına izin vermeden 'yemin ederim bilmiyorum!' diye küçük bir çığlık attı. Adam gülümsedi ve bir kaç adım daha yaklaştı.
"Üç gündür bilmediğin şeyleri konuşuyoruz, sıkılmadın mı?" diye sorduğunda Skye korkuyla olduğu yere sindi.
Genç kızın başı omzuna düşerken "hiç mi vicdan yok sende ha? Görmüyor musun? bilmiyorum. Lanet olsun ki onu tanımıyorum!" Diye yakardı. Ama bu Dimitriyi etkilememişti bile. Oysa birisi Skye'ın karşısında ağlasa genç kızında gözleri dolardı. İstemsizce üzülürdü. Yardım etmek isterdi... Karşısında ki nasıl bir caniydi ki üç gündür gözlerinde ki buz biraz olsun kırılmamıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
FantasyO gözünü bambaşka bir dünyaya açmak zorunda kalan bir çocuktu. Anne sevgisini bırak sevginin ne olduğunu dahi bilmiyordu... Kolundan giren sivri ve kalın iğnelerin verdiği acı ile büyüyordu günden güne. Deney onun insanlığına yapılıyordu... Minik bi...