23-Zihnime Hoşgeldin

148 20 37
                                    

Yanık sırtı ve çektiği inanılmaz can acısına aldırmadan, bütün ağırlığını kendisine veren Roy'u öfkeyle çekiyordu peşinden. Roy'un yüzü her ne kadar kandan görünmüyor olsa da, kendisi kadar hasarlı olmadığını biliyordu. Roy, istese şimdi kalkardı ama baygın numarası yapıyordu! Dimitriye yük olmak hoşuna bile gidiyordu. Genç adam bundan neredeyse emindi. Sinirle nasıl bir oyunun içine düştüğünü anlamıyor, bu oyundan bir an evvel çıkmak istiyordu. Ama girmişti işte. Her ne kadar Roy'a 'sana yardım etmeyeceğim' dese de onu dövmesine izin verince elbette ki dövmüştü. Sonrasında arkasını dönüp gidecek değildi ya! Roy izin vermişti kendisini götürmesine, Dimitri de götürmüştü. Ama o kadardı. Roy'un aklında ki plan herneyse başarılı olmasına izin vermeyecekti! Zaten burdan kaçmak o kadar da kolay değildi. Roy gittikten sonra bir çok şey değişmişti.

Peki, o zaman neden Dimitrinin içi içini yiyordu?

-

Sonunda açılan kapıdan içeri girdiklerinde, içeride ki herkesin alarm halinde olduğunu anlaması zor değildi. Lab kapıları kilitlenmiş, doktorlar koridorlardan uzaklaştırılmış -büyük ihtimalle sığınağa gitmişlerdi. Dimitri, kendilerine doğru gelen özel kuvvetlerden olan birimi gördüğünde gözlerini devirmemek için kendisini zor tutmuştu. Kendisi varken bu kadar şamataya gerçekten gerek var mıydı?

"Ellerinizi yavaşça görebileceğimiz şekilde yukarı kaldırın" diye bağıran adamın emri ile kendisine yaslanan Roy'u omzundan yere atarak ellerini kaldırdı Dimitri. Bu saçmalık bir an önce bitsin istiyordu, yorgundu.

Yerde, "Acımasız" diye homurdanan genç adamın ses tonunda ki oyunbazlık yüzünden sinirle kaşlarını çatarak, "kapa çeneni" diye hırladığında Roy güldü.

Yavaşça kendilerine yaklaşan adamlara aldırmadan; "yalnız sana olan güvenleri gözlerimi yaşarttı" dediğinde Dimitrinin çenesi kasıldı. Bu adamın kanına girmesine izin vermezdi. Hem biliyordu Dimitri, 'güven' bu lanet yerde sadece bir kelimeydi o kadar. Roy'un bununla dalga geçerek kendisini kandıracağını sanması aptallıktı.

Dimitri kendisine yaklaşan adamın direktiflerini dinleyerek ellerini uzattı ve kelepçelenmesine izin verdiğinde, Roy'un kaşları bu sefer sinirle çatıldı.

"Ne yani!" diyerek hiddetlendi genç adam, dirseklerinin üzerinde dikelmeye çalışarak; "Sana böyle davranmalarına izin mi vereceksin?" diye sordu.

Dimitri'nin ise artık sabrı kalmamıştı. Bu olanlar onun içinde zordu, üstelik Roy var diye susmak zorunda olması daha da sinir bozucuydu! Dişlerinin arasından sinirle; "Sen buna karışma" demekle yetindi. Onun yanındaymış gibi davranmasından nefret etmişti. Roy kimdi ki! Onun hayatı hakkında en ufak fikri olmayan bir denekti.

Roy susmayacaktı, fakat kaldırdığı çenesine yediği sert bir bot darbesi ile susmak zorunda kalmıştı. Ağzında ki kanı tükürerek kendisine vuran adama bakmak istedi ama hepsi korkak gibi yüzünü maskelerle kapatmıştı. Lakin görmesine gerek yoktu. Her birinin kokusunu hafızasına kaydetmişti bile.

Dimitri hızla birisinin peşine takılıp kuzu kuzu ilerlerken, Roy maskeli adamların ayaklarının altında kalmıştı. Adamların hırslarına bakılacak olursa, burda oldukça ünlüydü. Tıpkı Dimitri'nin ünlü olması gibi... Kötü diye düşündü genç adam. Ünlü olmak demek, başarısız olmaktı çünkü onun için. Bu, öldürmesi gereken çok fazla insan var demekti. Çok fazla insan ölmeliydi ve bir kaçının kokusu ile listesini yazmaya başlamıştı bile.

Ama şimdilik yalnızca dayak yemeliydi...

***

Kendisini bu aptal odaya kapatan adam hızla toz olduğu için beklemek zorunda kalmıştı genç adam. Yaralıydı, temizlenmek ve uyumak istiyordu ama bunun yerine lanet olası bir sorgu odasında bekliyordu! Sinirliydi Dimitri. Hiç olmadığı kadar. Roydan yediği dayak, gururunun ayaklar altına alınması ve adamlarının ölmesi yetmiyormuş gibi bir de babasının güven sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacaktı.

DENEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin