#bangtansonyeondanLikeİtpt.2
Multi Medya | Park Jimin'in kasları ~
▪▪▪▪▪
Üzerimde gezinen delici bakışlar, şaşkınlık, hala yanaklardan süzülen gözyaşları, herşeyden haberi olan ve pis pis zaferle sırıtan bir adet jungkook ve koca bir toplantı odası.
Ah, birazdan çıkacak olan şamatanın kokusunu alabiliyorum.
"Savaş yok mu?! Sen kafayı mı yedin? Bu evren kurulduğundan beri savaş her daim vardır lavinia! Savaş yoksa galibiyet yoktur bunu anlıyor musun?!"
Onun sözleri ile kaşlarım yavaşça havaya kalkarken, dilimi şaklayarak oturduğum geniş taht koltuğuna yayılarak ayaklarımı masaya uzattım.
Sanırım bu düşündüğümden de eğlenceli olacaktı...
"Bakın, sebepleriniz ve nedenleriniz zerre umrumda değil. Geçmişte yaşanılanda umrumda değil. Çünkü biz geçmişte değile şimdide yaşıyor. Ve gelecek için şimdiyi iyi değerlendirmemiz gerekiyor..."
Ellerimi iki yana açarak, koltukta iyice yayıldım;
"Ha eğer bu beni kasmaz ve umrumda olmaz diyorsan... buyrun evreninizde, çakma dünyanızda sizin. Ha ama lütfen bir aydınlatmada bulunmama izin ver. İlk olarak eğer savaş yaparsan, ben orada olmayacağım ve her halikuarda bu korumaya çalıştığın soyun sona erecek. İkinci olarak, yinede savaş yaptın hadi bir ihtimal kazandın diyelim peki 5 asır sonra? Ondan sonraki 5 asır sonra? Sizi kim kurtaracak?"
Sürekli korumaya çalıştıkları o mirasları ve ataları karşımdaki bu 4 aptal yüzünde eminim ki mezarda kemikleri sızlıyordur.
"Lavinia! Savaş olacak! Tamam dediklerin makul fakat, eğer biz şimdiyi kurtaramazsak ileride bir geleceğimizde olmaz. Ve eğer bu savaş olmazsa, biz biteriz. Düşman kapıya dayandığında ne yapacaksın, savaş olmaması için önlerinde diz çöküp yalvaracak mısın?!"
Gerekirse evet. Gerekirse yalvarırdımda. Ama bu iş ben daha yalvarma kısmına gelmeden bitmiş olacaktı.
"Düşman daha kapıya dayanmadan bu işi zaten bitireceğim. İhtimaller zerre umrumda değil. Yapabileceklerimin sınırı yok. Bu işi kökünden çözeceğim. Savaş olmayacak, bu konuda kesinim. Savaş kesinkes olmayacak, düşünceleriniz zerre umrumda değil anlıyor musun?"
Bunu bende istemiyordum. Lanet olsun, daha ne yapacağımı bile bilmeden karşılarına geçmiş savaş olmayacağını söylüyordum ve onlar ise bana inat itiraz ediyorlardı.
Üzerimdeki yükümlülük beni ezip geçerken, onların herşeyi bu kadar zorlaştırması işi daha bir çıkmaza sürüyordu ve bu beni gerçekten yoruyordu.
"Kendine gel lavinia! Sen bir kurtarıcısın, tek görevin halkını ve soyunu korumak. Önceki kurtarıcılar gibi yapman gereken tek şey savaşın başına geçip halkını korumak asıl sen bunu anlayabiliyor musun? "
Sinirle nefes vererek, içimden kendime sakin olmam için öğütler sıralarken diğer yandan ise herhangi bir krize karşı elementlerimi kontrol etmeye çalışıyordum.
"Ben sonum ve en güçlüsüyüm neden bunun olduğunu hiç düşündünüz mü? Hiç birşeyleri sorgulamayı denediniz mi? Ben sonum çünkü soyumu değil, Arorayı kurtarmak için yollanıldım. Savaş olduktan sonra ne bok olacağını düşünüyorsun, ben sizi kurtardıktan sonra diğer asırda hangi kurtarıcı çıkacakta sizi kurtaracak? Akıllarınız bunu hiç düşünmediği için, hiç oturup bunu sorgulamadığınız için bir boktan haberiniz yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀʟᴛıɴ ᴏʀᴅᴜ ᴀᴋᴀᴅᴇᴍɪsɪ || ᴘᴊᴍ
Fanfiction"Sen ölüm kadar karanlık, hayat kadar aydınlıksın. İki dünya arasındaki iki sınırın ta kendisisin. Yaşama hayat verende sen... ölüyü diriltecek olanda sensin, lavina" ©️20180421