#bangtansonyeondanJiminLie
Multi Medya | Min Lavinia
▪▪▪
Beynimin içindeki sarıntı ve vücudumda yayılan enerji ile yüzümü buruşturdum.
Vücudumun uyuşması ne kadar normaldi. Ya da kafamın allak bullak olması?
Bütün vücudum, beynim, duyu organlarım... Kendimi o kadar uyuşmuş ve hantal hissediyordum ki sanki zaman akışı durmuştu.
Gözlerimi büyük bir sakinlikle aralayarak, olduğum yerde dikleştim.
En son odaya girmiştim. Yakıcı beyaz keskin bir ışık ve ardından ise bayılmam...
Kaşlarımı çatarak gözlerimi olduğum yerde gezdirdim.
Oldukça lüks ortalama bir odadan iki kat daha büyük adeta masallardaki prenses odalarını aratmayan bir odada, büyük ve süslü çift kişilik yatağın üstünde yatıyordum.
Tanrım!
Bu- burası gerçek olamazdı.
O kadar muhteşem ve sıradışıydı ki, prensesler gibi yaşayan birinin bile bunu hayal edebileceğini sanmıyordum. Yutkunarak, yavaşça yataktan kalktım.
Neredeydim? Neden buradaydım? Buraya nasıl gelmiştim?
Biri bana bunların cevabını acilen vermeliydi.
Bakışlarımı sıradışı odada gezdirdim. Odanın büyük, kendisi kadar sıradışı ve dev kapısına doğru ilerledim. Kapıyı açarak, koridora benzeyen ama uzaktan yakından alakası olamayacak kadar şaşalı olan yere çıktım.
Sanırım buraya başka diyecek bir şey bulamıyordum. Fazla şaşalı, her bir detayı altınlarla, elmas ve incilerle döşenilmiş buraya bir ev, saray ya da herhangi bir yer
muammelesi yapamazdım.Uzun koridora benzeyen yolda yürümeye başladım. Bir yandanda etrafı süzüyordum. Daha doğrusu zaten gözümü etraftan alamıyordum.
Uzun koridorda, etrafımı süze süze ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama karşıma çıkan adeta yarı çıplak bir kız ile yerimde kala kaldım.
Tanrım!
Hızlıca gözlerimi onun üzerinden çekerek duvara diktim.
Kadının üstünde sadece alt bölgesini kapatacak bir iç çamaşır ki buna iç çamaşırı denir mi bilmiyorum, üst tarafında ise sadece meme uçları örten ufak transparan bir bez parçası vardı.
Eh, hiç örtmeseymiş bare!?
Ah, bu görüntü geceleri kabusum olacaktı. Tanrım lütfen, lütfen sen bu görüntüyü sil zihnimden.
"Yüce tanrıça, sonunda uyanabildiniz." Gözlerimi yandan ona çevirdiğimde hafifçe eğilmiş selam veriyordu. Bunun amacı ne, göğüslerini gözüme sokmak mı?
Bakışlarımı tekrar duvara dökerek elimle kalkmasını işaret ettim.
"Ben neredeyim? Ayrıca kaç saattir uyuyorum?"
"Tam olarak 10 gündür uyuyorsunuz, efendim"
10 gün mü? Gözlerimi büyüterek tekrar ona döndüm.
"Sen benimle kafamı buluyorsun...On gün ne?"
Jungkook'a eğer sabaha kadar gelmezsem herşeyi kapa ve öldüğümü duyur demiştim. Hepsi mahvolmuştur. Yoongiyle, jimini zaten düşünemiyorum bile. Umarım onlara usulü bir şekilde izah etmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀʟᴛıɴ ᴏʀᴅᴜ ᴀᴋᴀᴅᴇᴍɪsɪ || ᴘᴊᴍ
Fanfiction"Sen ölüm kadar karanlık, hayat kadar aydınlıksın. İki dünya arasındaki iki sınırın ta kendisisin. Yaşama hayat verende sen... ölüyü diriltecek olanda sensin, lavina" ©️20180421