#bangtansonyeondanMovingOn
Multi Medya | Park Jimin
▪▪▪
Sinirle elimi saçlarıma geçirerek kafamı önümdeki parşömen ve eski el yazısıyla yazılmış kurtarıcılara ait kitapların bulduğunu masaya yasladım.
Çıldırmak üzereydim. Ya da sallasanıza zaten çıldırmıştım.
Üç dört gündür şu kehanet işi kafama fena takılmıştı. Bu yüzden tası tarağı toplayıp son hızla pandoraya, saraya gelmiştim. Tam olarak 6 küsür saattir deli gibi eski kitap, parşomen, ot, bok aklınıza gelebilecek ne varsa elden geçirdim ama yok.
Yok abi. Kehanetimle ilgili hiçbir bok yazmıyor.
Ha kehanet dışında birçok gerekli ve önemli şeyler öğrendim mi tabikide öğrendim. Ve şunu söylemek gerekirse... hadi ama benden önceki kurtarıcılar bir harika bebeğim.
Ciddiyim şurada karşımda olsalar, kalkar hepsinin beyninden öperdim.
Zekilerdi.
Birçok olay ve çözümü farklı ipuçlarıyla farklı kitaplara yerleştirmişler. Aslında en büyük sorunda şuydu ki, benden önceki bütün kurtarcılar sanki birbirleriyle irtibata geçmiş gibilerdi.
Hatta ne kadar çılgınca olsa da hala birbirleriyle irtibat halinde olduklarını düşünüyordum. Çünkü bütün bu ipuçları, olaylar, çözümler, hepsi arka arkaya onbir kitapta devamlı bir şekilde kendini takip ediyordu.
Bundan ayrı olarak başka bir çılgınca bir fikir ise kehanetimin hepsi tarafından bilindiğini ve bu onbir kitapta bir yerlerde saklandığını düşünüyordum. Yani bu kitaplarda yazan bir kelime bir cümle bile beni kehanetimi öğrenmeme yaklaştırabilirdi.
Ha başka çılgınca bir fikir istiyorsanız o da... bu her biri 500 küsür sayfa olan 11 kitap tam olarak beş gün içinde bitirmeliydim.
Neden beş gün derseniz, çünkü savaş hazırlıkları çoktan başlamıştı bile. Tahmini olarak büyük ve güçlü bir saldırıya tekrardan uğrayacaktık bundan beş gün sonra büyük bir toplantı yapılacaktı.
Krallar, kraliçe, prensler, savaş ve strajeti sorumluları, üst mevkide yetkili bir ton insan... kısaca yapacağımız bu toplantı belkide saatler sürse de o toplantıdan çıkarken aldığımız kararlar, gelecekte Arora'nın varlığını etkileyecek kararlar olacaktı.
Bu yüzden o toplantıya girmeden önce eksiklerimi kapatmalı, kafamdaki takılan soruların cevaplarını bulup, kehanetimi öğrenmeliydim.
Ah, beynim kazan gibiydi.
Gözlerim sızlıyordu, uykusuzdum ve yorgunluktan ölmek üzereydim. Sanırım önümüzdeki beş gün daha böyle olmaya devam edecektim.
Yani kısaca, umuyorum ki bu beş gün sonunda bunlara değer birşeyler bulabilirdim.
En azından kehanetimle ilgili. Ya da buna bir ipucu ya da ne bilim herhangi birşey. Çünkü bu bilinmezlik sinirlerimi alt-üst etmişti.
"Lavinia yeter. Yorgunluktan bayılacaksın artık, bırak çalışmayı da aşağı yemek yemeye gel."
Kafamı baygınca kaldırarak, kapıda dikilen yoongiye döndüm.
Buraya onunla gelmiştim ve itinayla her saatte bir sürekli başıma dikilip artık bırakmam gerektiğini söyleyip durmuştu.
Cidden, neden onunla gelmiştim ki?
Gözlerimi devirerek, kıçımın düzleşme derecesine geldiği koltuktan yavaşça kalktım. "Bu sefer pes. Sanırım biraz yemeğe ve uykuya ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀʟᴛıɴ ᴏʀᴅᴜ ᴀᴋᴀᴅᴇᴍɪsɪ || ᴘᴊᴍ
Fanfic"Sen ölüm kadar karanlık, hayat kadar aydınlıksın. İki dünya arasındaki iki sınırın ta kendisisin. Yaşama hayat verende sen... ölüyü diriltecek olanda sensin, lavina" ©️20180421