#bangtansonyeondanAgustDGiveitoMe
Multi Medya | Park Jimin
▪▪▪▪
Oturduğum koltukta yorgunlukla kafamı geriye atarak gözlerimi kapadım. Yorulmuştum. Bedenen değilde zihnen ve ruhen yorulmuştum. Hemde daha hiçbirşeye başlamadan.
Yolun daha en başında yorulmaya başlamıştım.
Düşünüyordum. Planlıyordum. Kurguluyordum. Her hangi bir çözüm yolu arıyordum.
Neyi nasıl yapmam gerekiyor, nasıl bir anlaşma nasıl bir barış yapmam gerekiyor, bu işten en az zararla nasıl kurtulabiliriz bunların hepsini düşünüyordum.
Üstümde koca bir yükümlülük vardı, koca ve sonsuz bir yükümlülük.
Bu acı vericiydi.
Bu yükümlülüğün bir gün bitecek olacağını bilsemde yaşamımın bitmeyecek olması acı vericiydi.
Hadi ama, eşşek şakası gibiydi. Boktan iğrenç bir eşşek şakası.
Sonsuz hayat ne ya?!
Herşeyin bir sonu vardır, herşey ölümlüdür. Bu, bu doğanın kanuna aykırıydı. Yasa dışıydı. Kabul edilemezdi.
Kabul etmiyordum...
Ben sonsuz bir hayat dilemezken böyle bir şeyin beni bulması çok adaletsizceydi.
Hah, birde tanrının hediyesi diyorlar. Bu bildiğin işkence.
"Tamam, yeter! Bu kadar beyin fırtınası yeter lavinia. Çünkü senin yüzünden her an mükemmel parlak zekâmı kaybedebilirim. Anlattıkların... düşündümde iyi ki bizimkilere bunları anlatmamışsın. Çünkü bunlara şahit olmasaydım emin ol ki buna inanmaz üstüne üstlük seni kafayı sıyırmış çatlak bir kadın olarak ilan ederdim."
Sıkıntıyla nefes vererek, karşımda bir yandan yemek zıkkımlanan diğer yandan ise beynimin etini yiyen jungkook'u süzdüm.
"Sen neden hala buradasın, diğerlerinin yanına gitsene. Sonra benim yanımdasın diye sana sırt felan çevirmesinler."
O gün onların masadan kalkıp gitmesinin üstünden 2 gün geçmişti. 2 gündür onları görmemiştim. Bugün yurda yani akademiye gelmiştim.
Şimdi ise akademideki kendi odamda oturuyor diğer yandan ise 2 gündür yaptığım gibi çözüm yolu arıyordum.
Yüce prens hazretleri asilzademiz Jungkook ise benim yatağıma benden izin almadan yayılmış yemek zıkkımlanıyordu.
Ne kadar 2 gündür istikrarsız bir şekilde beni sinir etmeye devam etsende yanımdan hiç ayrılmamış ve bana kelimemin tam anlamıyla hem ortaklık hemde arkadaşlık yapmıştı.
Tabikide ona herşeyi anlatmıştım, sonsuz yaşamıma kadar. O da kibirli yüce bir asilzade olduğu için normal insanlar gibi şaşırmamış, sadece rahat olmak ve fazla kasmamam gerektiği ile ilgili birşeyler gevelemişti.
O iyi biriydi.
O gerçekten hem iyi bir ortak hem iyi bir arkadaştı. Tabi kendinden büyük kibirini, egosunu, sinir bozucu realisliğini, üst yüzey gıcıklığını ve istikrarlı bir şekilde benimle uğraşmasını saymazsak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀʟᴛıɴ ᴏʀᴅᴜ ᴀᴋᴀᴅᴇᴍɪsɪ || ᴘᴊᴍ
Fanfiction"Sen ölüm kadar karanlık, hayat kadar aydınlıksın. İki dünya arasındaki iki sınırın ta kendisisin. Yaşama hayat verende sen... ölüyü diriltecek olanda sensin, lavina" ©️20180421