"Tunç? Ne işin var burada?"
Şu an karşımda Alper'i görsem daha az şaşırırdım sanırım. Tunç'u hiç mi hiç beklemiyordum.
"Beni içeriye almayacak mısın?"
Tunç'un kaşlarını kaldırarak muzip bir ifadeyle sorduğu soruyla kenara çekildim. Sessiz onayımla birlikte Tunç içeriye girerken ben de arkasından kapıyı kapatıp ilerledim. Tunç bizim eve ilk defa geldiği için benim yönlendirmemi beklerken ona elimle salonu işaret ettim.
Salondaki yeşil kanepeye oturduğunda ben de pencereye ilerleyip camı açtım. İki gündür evde olmadığım için ev havasız kalmıştı. Bunu biraz önce evde sadece kendim olduğum için önemsememiştim ama şu an yalnız olmadığım için üşengeçliği bir kenara bırakmam gerekiyordu.
Pencereyi açıp perdeyi de biraz araladıktan sonra yanına ilerlerken "Hangi rüzgâr attı seni bizim eve?" diye sordum.
Tunç bana kınayıcı bakışlar gönderip "Ama bu nasıl misafir ağırlamak? Bir hoş geldin yok, bir şey içer misin yok! Beni istemediğini düşünüp kırılmaya başlıyorum Esin haberin olsun." dediğinde birazcık utanmış olabilirdim.
Bu yüzden karşısına dikilip "Hoş geldin, sefalar getirdin Tunçcuğum." dedim. Tunç hemen eski, haylaz çocuk tavrına bürünüp "Hah şöyle, bana bunlarla gel." dedi ve ayağa kalkıp beni kollarının arasına aldı.
Ben de ona sarılırken aslında şu an bir dost kucağına ne kadar da ihtiyacım olduğunu fark ettim.
Tunç'tan ayrılıp "Ne içersin?" diye sordum.
"Soğuk olsun da ne olursa olsun."
"Tamam, sen otur keyfine bak. Ben de neler bulabilirim bir bakayım. İki gündür ben de evde değildim. Dolapta ne var ne yok hatırlamıyorum."
"Sen neredeydin ki iki gündür?"
Tunç'un arkamdan seslenmesiyle buzdolabının kapağını açıp içinde ne var ne yok bakarken bir taraftan da ona cevap verdim.
"Annemin yanına, Eskişehir'e gitmiştim. Sen gelmeden biraz önce geldim sayılır."
Dolapta bulduğum tek şey karpuzlu maden sularıydı. İki tanesini alıp buzdolabının kapağındaki mıknatıslı açacakla şişelerin kapaklarını açtım ve yeniden Tunç'un yanına döndüm.
Ona maden suyunu uzatırken "Kusura bakma, sadece bunları bulabildim." dedim.
Tunç gülerek uzattığım maden suyunu aldı ve "Bayılırım." dedi.
"Şimdi sen söyle bakalım. Hangi rüzgâr attı seni buraya?"
"Emir büyük yerden geldi. Birileri sana ulaşamıyormuş ve seni oldukça merak ediyormuş. Benden elçilik yapıp senden ona haber uçurmamı istedi."
Tunç'un imalı sesiyle Alper'e ne kadar sinirli olsam da gülümsedim. Beni merak edip arkadaşından beni yoklamasını rica etmesi gayet hoş bir hareketti. Onu affetmem içinse asla yeterli bir hareket değildi.
"Ulaşmak için tek hareketi yetecek ama beyefendi illaki zoru istiyor."
Tunç dudaklarını birbirine bastırdı. "Şu an en yakın arkadaşımın dedikodusunu mu yapacağız? Bir an öyle hissettim."
Tek kaşını kaldırarak sorduğu soruyla maden suyumdan bir yudum içip içimi serinlettim. Omzumu silkerek "Eğer senin için sorun olmayacaksa..." deyip beklentiyle yüzüne baktım.
Tunç öne doğru eğilip sırıttı. "Ne sorunu? Benim için olsa olsa zevk olur."
"Gerçekten mi?" İnanamayarak sorduğumda Tunç kahkaha attı.
![](https://img.wattpad.com/cover/152240405-288-k181585.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı)
Teen Fiction"Şimdi kim olduğumu öğreneceksin tatlım. Ama siz benim kim olduğumu öğrenmeden önce Alper'in bir bilmece çözmesi gerekiyor." Alper'in dibine iyice girdim. Herkesin duyabilmesi için yüksek sesle konuştum ki buna gerek bile yoktu. Herkes pür dikkat bi...