/24/

12.2K 599 135
                                    

"Gece seni çok bekledim ama nerede... Anneni bulunca kocanı unuttun."

Alper'e sanki "Ben normalde insan değilim. Kızların gönlünü çalan yakışıklı bir vampirim." demiş gibi baktım. O bakış nasıl oluyor tam olarak açıklayamasam da...

Annem tarafından affedilmenin verdiği huzurla güzel bir uyku çekip güne gayet enerjik başlamıştım. Annem kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittiğinde ben de odama gidip yatağıma zar zor sığmış, değişik bir pozisyonda uyuyan Alper'i uyandırmaya çalışmıştım.

Beyefendiyi uzun uğraşlar sonucu uyandırabilmiştim ve kalkıp bize kahvaltı hazırlamada yardım etmesini söylemiştim. Şu an Alper'i sadece yemek konusunda sıkıştırabiliyordum. Diğer intikam türleri için ortam ne yazık ki müsait değildi ve ben şu anlık bununla yetiniyordum.

Hem burada kahvaltıyı hazır bir şekilde önüne koyan vefakâr yardımcılar yoktu. Paşa paşa kalkıp yardım edecekti.

Biraz mırın kırın ettikten sonra ikna olmuş ve mutfağa gelmiştik. Annemi dinlenmesi için salona yollamış kahvaltıyı hazırladıktan sonra haber vereceğimi söylemiştim.

Ne kadar itiraz etse de damadı kahvaltı hazırlarken o yan gelip yatacak mıymış, gibi nedenler ileri sürse de pes etmemiştim. Bu arada damadı fikrini ne ara bu kadar benimsemişti... Onun hakkında da en ufak bir fikrim yoktu!

En sonunda Alper de cici damat rolüne bürünmüş ve anneme, kahvaltıyı bugünlük bize bırakması konusunda ricada bulunmuştu. 'Bugünlük' kısmını bastırarak söylemesi ise anneme mi bana mı alttan göndermeydi anlamamıştım.

Bana bir saat boyunca itiraz eden hatun ise damadını kıramamış ve 'bugünlük' müsaade etmişti. Şimdiyse mutfakta baş başa olmamızın verdiği rahatlıkla Alper'in saçmalardan seçmeler derlemesini dinliyordum.

"Öyle bir söylüyorsun ki... Normalde senin yanına koşa koşa geliyormuşum gibi. Yani bu olayın gerçekleşmesi için bizim ütopik bir gezegende yaşamamız gerekir. Ki bu seçenek imkânsız!" Gözlerimi kısıp başımı omzuma yatırdım. "İkinci seçenek olarak; Akşam ben gittikten sonra evde içki falan bulup kafayı mı çektin diyeceğim ama bizim evde içki ne gezer!" Alper'in sırıtan suratıyla kaşlarımı kaldırdım. "Gerçi senin kafan güzelleşmeye dünden razı. Çeşme suyu bile yaramış olabilir."

Tekrar işime dönerken Alper'in kendinden emin sesi kulaklarımı doldurdu. "Senin yerinde olsam bu kadar kesin konuşmazdım. Gelecekte neler olacak bilemeyiz sonuçta. Belki de koşa koşa geleceksin bana."

Kendinden emin çıkan sesi ürpermeme neden olsa da bozuntuya vermedim. Yüzüme alaycı bir sırıtış yerleştirdim. "O yüzden benim yerimde değilsin! Şimdi az laf çok iş diyoruz ve ellerimizi çalıştırıyoruz."

"Kaç bakalım."

"Kaçtığımı da nereden çıkarıyorsun?"

"Bu konulara ne zaman girsem ya lafı değiştiriyorsun ya da kestirip atıyorsun. Bence benden korkuyorsun. Sana kendimi affettirmemden korkuyorsun."

Kaşlarım çatılırken söylediklerini yalanlayacak cesareti kendimde bulamadım. Belki de söyledikleri doğruydu ama bu, şu an söylediklerini kabul edeceğim anlamına gelmiyordu. O yüzden umursamıyormuş gibi omzumu silkip masaya son kez göz gezdirdim.

"Saçmalıyorsun bence. Ben sadece sekiz ayımızı olaysız bir şekilde doldurmaya çalışıyorum. Sonra sen yoluna ben yoluma... Yani affedilmek falan bunlar boş işler. Sen biraz kafanı toparla ben de annemi çağırıp geleyim." dedim ve mutfak kapısına yöneldim.

Yönelirken göz ucuyla Alper'e baktım ve yüzünün bozulduğunu bariz bir şekilde gördüm. Ama umursamadım. Hep ben mi bozulacaktım? Biraz kendine olan güveninin törpülenmesi lazımdı!

AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin