/16/

12.3K 531 176
                                    

Göz kapaklarımı zorlanarak açtım. Görüşüm bulanıktı. Gözlerimi birkaç defa açıp kapatarak görüşümün düzelmesini bekledim. Sonunda net görebilmeye başladığımda gözlerimi etrafta gezdirdim. Bir hastane odasındaydım. Görünürde kimse yoktu. Doğrulmaya çalıştığımda kolumdaki sızıyla gözüm koluma kaydı. Serum takılmıştı. Yeniden kendimi yatağa bırakırken kendimi fazlasıyla halsiz hissediyordum.

Gözlerimi kapatıp en son ne olduğunu, buraya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalıştım. Tüm gece yavaş yavaş zihnime dolarken gözlerim doldu. Yaşlar yanaklarımdan istemsizce süzülürken serum takılı olmayan elimi kaldırıp yanaklarımı sildim. Öğrendiklerim çok ağır geliyordu. Tüm bu olanları kaldırabilecek miydim?

Alper'le yaşadığım onca güzel ânın, onunla yaşadığım ilkin, onunla kurduğum hayallerin... Bunların hepsinin basit bir iddianın parçası olduğunu kaldırabilecek miydim?

Böyle aptal durumuna düşmem çok ağırıma gitmişti. Bu duruma düşmek için nasıl bir günah işlemiştim?

Alper benim duygularımla bir iddia uğruna nasıl oynamıştı? Nasıl benim hislerimi elinde oyuncak yapmıştı? Bu kadar alçak bir adamken nasıl rol yapabilmişti? Bana söyledikleri, yanımdayken hissettirdikleri o kadar gerçekçiydi ki... Hâlâ inanmakta güçlük çekiyordum ama her şey ortadaydı. Hıçkırarak ağlamak istiyordum. Kandırılmışlığıma, aptal yerine konulmuşluğuma, hislerimin bir adamın elinde oyuncak olmasına... Hepsine hıçkırarak ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. O sırada kapı açıldı.

"Esin uyanmışsın?"

Tunç'un endişeli çıkan sesi kulaklarımı doldururken kafamı diğer tarafa çevirdim. Yüzünü görmek istemiyordum. Ne Tunç'un ne o geri zekâlı arkadaş grubunun ne de Alper'in... Hepsinden nefret ediyordum.

Tunç'un adım sesleri kesilirken "Ben doktoru çağırıp geliyorum." deyip geldiği hızla odadan geri çıktı. Birkaç dakika sonunda kapının dışından sesler gelmeye başladı. Kafamı yana eğip gelenleri görmeye çalıştım. Kapı açılıp içeriye otuzlu yaşlarda, saçları ensesinde toplanmış, beyaz, çizgili bir gömlekle krem bir pantolon giymiş güzel bir kadın girdi. Arkasından da Tunç...

Doktor yanıma gelip gülümseyerek "Nasıl hissediyorsun Esin?" diye sordu.

Ağzım kurumuştu. Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "Halsiz hissediyorum. Sanki üzerimden tır geçmiş gibi, kolumu kaldıracak gücüm yok."

"Sinirlerin fazla yıpranmış. Bünyen zayıf düştüğü için bayılmışsın." deyip bana baktığında suçlarcasına Tunç'a baktım. Kafasını yere eğmiş parkelere gözlerini dikmişti. Bana bakmıyordu, daha doğrusu bakamıyordu.

"Bugün benim için kolay bir gün değildi!" dedim iğnelercesine.

Doktor kafasını anlayışla salladı. "Sana bir sakinleştirici yaptık. Arkadaşın hamile olduğunu söyledi. Bir problem gözükmüyor ama gitmeden önce kadın doğum doktorumuz seni muayene edecek." dediğinde elim karnıma gitti.

"Korkma, sadece önlem amaçlı. Serum bittikten sonra çıkış yapabilirsiniz."

"Teşekkür ederim."

Odadan çıkmadan önce yorgun bakışlarını bana çevirdi. "Geçmiş olsun." dedi ve odadan çıktı.

Tunç'la baş başa kalmıştık.

"Neler oldu?" Tunç'un yüzüne bakmadan soğuk bir şekilde sordum.

Yatağın yanına gelip arada kısa bir mesafe bıraktı. "Sen gidince arkandan geldim. Seni o haldeyken yalnız bırakmak istemedim. Zaten kulüpten çıkamadan bayıldın. Düşmeden önce yakalayabildim de Allah'tan kafanı falan çarpmadın. Sonra da kucaklayıp hastaneye getirdim. Doktorun da dediği gibi sakinleştirici yapıp serum taktılar." Telefonuna bakıp "Saat ikiyi çeyrek geçiyor. Yaklaşık üç saattir falan uyuyorsun." diye devam etti.

AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin