Odadan çıktıktan sonra kapıya sırtımı yaslayıp gözlerimi kapattım. Ağlamayacaktım. Hayır, ağlamayacaktım! Gözlerimden çıkmaya hazırlanan yaşları elimin tersiyle geri ittim.
Kapıdan ayrılıp koridorun sonuna yöneldim ve asansöre bindim. Normalde merdivenleri tercih ediyordum ama şu anda merdivenlerde birileriyle karşılaşmak istemiyordum. Kimseyi görmek istemiyordum. Bu yüzden asansöre binip zemin kata bastım. Direkt çıkışa inip oradan bahçeye çıkacaktım. Biraz hava almak, Alper'den uzaklaşmak istiyordum.
Asansör zemin katta durup kapılar açıldığında asansörden çıktım. Etrafta kimse görünmüyordu. Dolaptan ayakkabılarımı alıp ayağıma geçirdim ve kapının kolunu çevirip dışarı çıktım. Merdivenlerden inip bahçeye adım attığımda etraftaki birkaç korumanın, bu adamlara neden ihtiyaç duyuyorlardı hâlâ anlayamamıştım, bakışları üzerime kaydı.
Otuzlu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim esmer, uzun boylu olan bir adam diğerlerinden ayrılıp yanıma geldi.
"Bir şey mi istemiştiniz?" diye sorduğunda kafamı olumsuzca salladım.
"Hayır, sadece biraz hava almak istiyorum." diyerek açıklama yaptığımda "Peki, iyi akşamlar." dedi ve yanımdan uzaklaştı.
Onun uzaklaşmasıyla diğerlerinin de ilgisi üzerimden dağılırken kollarımı etrafımda dolayıp yürümeye başladım. Bahçeyi küçük bir keşfe çıkabilirdim. Hem bu sayede biraz kafam dağılırdı, belki...
Odadan deli gibi kaçmamın nedeni Alper'i affetmekten korkmamdı. Cengiz babanın dün anlattıkları kafamı o kadar karıştırmıştı ki! Tunç'un İzmir'deyken, iddia olayını ilk öğrendiğim zaman Alper sana anlatacaktı demesi geliyordu aklıma. Üzerine bugün Elif'in, Alper'in Gamze'ye hiçbir ilgisinin olmadığını bastıra bastıra anlatması da cabasıydı. Bir an, sadece bir an... Alper'in okyanus mavisi gözlerinde açıkça dalgalanan pişmanlığa tüm bunlar da eklenince az kalsın Alper'e karşı ördüğüm duvarlarımda bir çatlak oluşacaktı. Ve çok kısa bir süre içerisinde Alper'in bu çatlaktan içeriye sızması zor olmayacaktı.
Buraya geldiğim ilk gün, ne kadar itiraz etsem de kendime yediremesem de hâlâ içimde Alper'e karşı bir şeyler vardı. Cengiz babanın da söylediği gibi bu duygular kolayca sökülüp atılamıyordu. Ama bunu görmezden gelmek işime geliyordu. Aşktı belki de... Bitti desem de bitmemişti. Bana yaptığı onca adice şeye rağmen... Bitmemişti!
Sadece şekil değiştirmişti.
Alper'e olan aşkım şekil değiştirip nefrete dönüşmüştü.
Zaten aşk ve nefret birbirinden bağımsız yaşayamayan, var olamayan bir bütünün iki parçası değil miydi?
Klişelerden bir demet: "Büyük aşklar nefretle başlar!"
Bizimkisi klişelikten sıyrılarak aşkla başlamıştı ve nefretle varlığını sürdürmeye devam ediyordu.
Düşününce âşık olmasam Alper'in peşinden buraya gelmezdim belki de! İddia olayını öğrendiğim an boşanma davası açar, bir daha yüzüne bile bakmazdım. Ya da buraya ondan, yaptıklarının hesabını sormaya geldiğimde sadece hesap sorar, hamile olduğumu söylemezdim.
Hamile olduğumu söylemeseydim belki de o gün Alper'e esip gürledikten sonra çeker gider ve Alper'in hiç haberi olmadan bebeğimi doğururdum. Hamile olduğumu ruhu bile duymazdı. Ama bilsin istemiştim. Belki de içten içe gitmeme izin vermemesini istemiştim. Engel olmasını... Bilmiyorum. Bilinçaltımı çok da kurcalamak istemiyordum. Çünkü altında kalmaktan korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı)
Fiksi Remaja"Şimdi kim olduğumu öğreneceksin tatlım. Ama siz benim kim olduğumu öğrenmeden önce Alper'in bir bilmece çözmesi gerekiyor." Alper'in dibine iyice girdim. Herkesin duyabilmesi için yüksek sesle konuştum ki buna gerek bile yoktu. Herkes pür dikkat bi...