◾
"Hoca en son ne dedi?"
Telefonundan başını kaldıran Alper bir bana bir ders anlatan hocaya baktı. Omzunu silkip "Dinlemiyordum ki," diye benim gibi fısıldadığında yüzümü buruşturdum. "Şu telefonu bırakıp sen de not alsan ölecek misin sanki?"
Alper hayıflanmama gülüp bana doğru iyice eğildi. "Güzelim farkında mısın bilmiyorum ama ben mezunum. Burada olmamın sebebi de hocayı dinleyip not almak değil. Sadece senin için gelip, burada bu işkenceye katlandığım için bile beni sevip yüceltmelisin. Sen bir de not tutmamı istiyorsun."
Haklıydı. Gülümseyip hoca görmeden yanağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Arada bana böyle; beni ne kadar sevdiğini ve benim için nelere katlandığını hatırlat. Unutuyorum."
Alper telefondaki oyununa geri dönmeden önce "Zevkle," deyip parmağıyla burnumun ucuna işaret parmağıyla vurdu.
Tekrar tahtaya dönerken dersi dinlemekten çok uzaktım. Göz ucuyla Alper'e bakıp aşkla gülümsedim. Cengiz baba okul işimi halletmişti. Bir ay kadar kapıdaki çocuklardan Kemal'le gidip gelmiştim. Beni derse bırakıyordu ve dersimin bitmesini kafeteryada bekleyip geri eve götürüyordu.
Evin erkekleri, o sıralar hummalı bir çalışmayla Kudret'in bıraktığı enkazı topladıklarından Alper de sıkı bir çalışma sürecine girmişti. İzmir'den geldiğimizin ertesi günü Cengiz baba Kudret'in şirketini basıp esip gürlemiş. Bundan sonra ailedeki herhangi birinin, kapıdaki korumaların bile, ayağına taş değse ondan bileceğini ve bu sefer sineye çekmeyeceğini söylemiş. Kısasa kısas hesabı... Alper öyle anlatmıştı. Kudret'in baya korktuğunu, koltuğuna sindiğini de anlatmıştı. Bundan sonra herhangi bir sorun çıkarmayacağından da neredeyse emindi Alper.
Şu ana kadar çıkarmamıştı da. Bizimkiler de şirkette sabahlamış, çok çalışmış ve işleri düzeltmeye başlamışlardı. Bu durum hepimizin bir oh, çekmesine vesile olmuştu. Bir ayın sonunda Alper babasından izin istemişti, hamileliğimin son ayında olduğum için. İşlerin yolunda gitmesinin ve bir ay boyunca gerçekten çalışmanın hakkını verdiğinden dolayı Cengiz baba bu isteğini geri çevirmemişti. Tabii dalga geçmekten de geri durmamıştı.
Cengiz baba diğer iki gelinin de zamanında hamile olduğunu ama hiçbir abisinin karım hamile diye işe gitmeyip, karısının başında beklemediğini alaycı bir üslupla dile getirmişti.i. Abileri de Alper'e hanımcı, kılıbık gibi şeyler söyleyerek babalarının sözünün arkasında durmuşlardı. Bu konuşmaların akşam yemeğinde ve herkes masadayken yapılması haricinde sorun yoktu.
Ben Alper'in bu düşüncesiyle mest olup ona yeniden aşık olurken; Elif ve Serpil abla da kocalarının söylediklerini duymuşlar ve kocalarına küçük kardeşleri kadar olamadıklarını anlatan bir sürü laf söylemişlerdi.
Sonuç olarak Alper yemeğin sonunda gönüllerin şampiyonu olup sırıtırken; Taner abi ve İlker abi çitayı yükselttiği için Alper'e sinirliydiler ve eşlerinden çocuk gibi azar işittikleri için somurtuyorlardı.
Cengiz baba ise sonunda köşesine çekilip eğlendiğini belli eden bir ifadeyle çocuklarını izliyordu. En sevdiği aktivitelerden biri ortaya bir laf atıp sonra kenara çekilmekti. Aile kalabalık olunca illaki malzeme çıkıyordu ve Cengiz baba dizi izliyormuş gibi eserini izliyordu. Bu durumdan zevk alıyordu. Ki gerçekten çekişmeli ve eğlenceli bir ortam oluşuyordu.
Caner "Karım yok, derdim yok. Bekarlık sultanlık," kafasında takılıp abilerinin halleriyle eğlenirken Melek anne gelin mevzusunu açarak her fırsatta onun bu eğlencesini baltalıyordu. Caner ise anında ortamdan uzaklaşıyor ve kaçacak delik arıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı)
Teen Fiction"Şimdi kim olduğumu öğreneceksin tatlım. Ama siz benim kim olduğumu öğrenmeden önce Alper'in bir bilmece çözmesi gerekiyor." Alper'in dibine iyice girdim. Herkesin duyabilmesi için yüksek sesle konuştum ki buna gerek bile yoktu. Herkes pür dikkat bi...