/29/

9.7K 474 31
                                    

Ve evet kaldığımız yerden son hız devam 👊 Hadi bakalım bu bölüm kitabın tüm gidişatını değiştirecek. Beğendiniz mi beğenmediniz mi, eskisi mi yenisi mi diyerek sizi darlamaya başlayacağım şimdiden kusura bakmayın. Bu bölüm yorumlarınızı dört gözle bekliyorum. Lütfen çok bekletmeyin ❤

Keyifli okumalar diliyorum :)

Elim ayağıma dolanmıştı. Ben konuşmak falan istemiyordum. Ben Alper'le baş başa kalmak falan da istemiyordum. Alper daha arabayı hareket ettirmemişti ki elimi kapı koluna attım. Bu arabadan inecek ve koşarak da olsa buradan uzaklaşacaktım. Kapıyı açıp ayağımı hızlıca dışarıya çıkarmıştım ki vücudumu arabanın dışına atamadan Alper kolumdan yakalayıp yeniden içeriye çekti ve üzerimden uzanıp kapıyı kapattı.

"Bırak beni!"

Elinin kıskacından kurtulmaya çalışırken diğer eliyle çenemi tutup yüzümü yüzüne çevirdi. Yüzüme içimi delip geçercesine bakarken nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Ben daha çok hırsımdan onu dövecekmiş gibi baktığıma emindim. O ise anlamaya çalışırcasına bakıyordu.

"O kadar kolay değil. İstediğin kadar debelen, o konuşmayı yapmadan seni bırakmayacağım Esin."

Sıcak nefesi yüzüme vururken bu kadar yakın olmamızdan kaynaklı olarak nefesim sıklaştı. Etkilenmemek için gözlerimi kapattım. "Peki, ben konuşmak istemiyorsam? Benim isteklerimin bir önemi yok mu?"

Sesim bir fısıltıdan farksız çıkmıştı. Gözlerimi yeniden açtığımda Alper'in gözlerinin dudaklarımda olduğunu fark ettim. Hâlâ aynı yerinde duruyordu, tam olarak dibimde!

"Sen gerçekten de beni affetmekten korkuyorsun..." diyerek bir aydınlanma yaşamış gibi gözlerini kaldırdığında sesim titreyerek "Hayır, yok öyle bir şey!" dedim.

"Var öyle bir şey." deyip geriye çekildi. Arabanın kapılarını kilitlerken "Artık dağ evine gidip yalnız kalmakta daha da kararlıyım." dedi ve arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca düşünceler beynimi kemirip durmuştu. Alper'e fark ettirmemeye çalışsam da fark etmişti. Ve bunun peşini bırakacak gibi de durmuyordu! Gerçekten de Alper'i affetmekten korkuyordum. Ona karşı ördüğüm duvarın o kadar da sağlam olduğunu düşünmüyordum.

Yol kenarında bir markette durmuştuk. Alper canımın istediği bir şey olup olmadığını sormuştu. Hiçbir şey istemeyince de beni arabaya kilitlemiş ve markete alışveriş yapmaya gitmişti. Sanki beş yaşındaki çocuğunu bırakmıştı arabada. Elinde üç tane, dolu dolu poşetle arabaya yeniden geldiğinde poşetleri bagaja bıraktı.

Sonra bir daha durmadan uzunca bir süre yol aldık. Alper'in bahsettiği dağ evi Tekirdağ'daydı. Ahşap, iki katlı küçük bir yapıydı.

Banyo ve tuvalet haricinde alt kat genişçe bir alandı. Odanın bir tarafı Amerikan mutfaktı. Dolaplar, dolapların altındaki bölmede makineler, yan tarafta ocak, buz dolabı... Hemen iki kişinin anca sığabileceği bir boşluktan sonra uzun bir mutfak tezgahı, tezgahın altında tabureler... Onlardan geri kalan kısımda kocaman bir kanepe vardı. Odayı ikiye bölmek, mutfakla odayı birbirinden ayırmak istercesine ortaya yerleştirilmişti. Kanepenin tam karşısında büyük bir şömine vardı. Şöminenin iki tarafında kahverengi minderler vardı. Kış günleri dışarıdan gelen birisi hemen mindere sokulup ayaklarını ve ellerini şöminede yanan ateşte ısıtabilirdi. Şöminenin önünde kürke benzeyen krem bir halı vardı. Orası küçük bir oturma alanı olarak tasarlanmış gibiydi.

Sağ tarafta normal pencerelere göre enine ve boyuna daha büyük bir pencere vardı. Pencerenin alt tarafında, devamı şeklinde üç raftan oluşan bir kitaplık vardı. Pencerenin iki tarafında sallanan sandalyeler vardı.

AŞK ESİN'TİSİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin