Yazarın Anlatımıyla...
Rüzgar duyduklarına inanamaz haldeydi. Zekasıyla herkesi kendine hayran bırakan, birçok olayın çözülmesini sağlayan biri olsa da ajanlık çok başka bir şeydi. Kime çalışacağı ve ne yapacağı bile belli değilken bunu yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Ailesinin ölmesine müsade edemezdi. Peki, şimdi ne olacaktı?
"Bunu neden yapıyorsun?" Derken dişlerini sıkıca birbirine bastırdığı için sesi tıslar gibi çıkmıştı. "Bunun da altından kalkacağımı, senden daha başarılı olup üst kademeye ulaşacağımı biliyorsun." Rüzgar, Seçkin'in damarına basmaya çalışıyordu fakat dikkatli olması gerektiğini de biliyordu. Bunca yıldır kardeş dediği adamdan yediği kazığı henüz sindirememiş olsa da soğukkanlı olmalıydı.
"Açıkçası umurumda değil. Benim kölem olarak başlayacaksın işe. Bu zevki başka hiçbir şeye değişmem." Diyerek güldü Seçkin. Bu düşünce bile keyfini yerine getiriyordu. Rüzgar'a emir vermek, ona söz geçirmek ve ondan üstün olmak her zaman hayalini kurduğu şeydi. Kendini ispatlayacaktı.
"Bugünün yarını var, Seçkin. Bu yaptıklarına pişman ederim seni." Bu dediğinin üzerine Seçkin kahkahalara boğulmuştu.
"Hastasın sen." Dedi Rüzgar, acır gibi.
Seçkin,"Olabilir..." Diyerek omuz silkti.
"Yazık."
"Acınacak halde olan sensin, Rüzgar. Değer verdiğin insanlar tek bir kurşunumla yere serilecek."
"Onlara zarar verirsen..."
"Bu senin elinde. Yarın görev başı yapacaksın. Bugünü iyi değerlendir. Hepinizin bir odası var ve aileni bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Sen görevlerini tamamlamadan onları bırakmayacağım. Her başarılı görevde buradan seçtiğin bir kişiyle görüşebileceksin. Sadece Bulutla istediğin zaman görüşebilirsin. Birazdan yanına gelecek hatta." Rüzgar sinirden delirmek üzereydi. Ne yapacağını bilmez halde burada kapalı kalmak onluk değildi. "Odada saklanmış halde bileğindeki zincirin anahtarı var. Eğer bulursan zinciri açabilirsin. Yoksa her geçen dakika daha çok sıkacak bileğini." Rüzgar ağzını dahi açamadan ekran kararmıştı. Vakit kaybetmeden ayağa kalktı ve onun yerinde olsaydı nereye saklayacağını düşündü. Kıyafet dolabının her yerine baksa da bulamamıştı. Yattığı yastığın kılıfına baktığında orada bir anahtar buldu. Tam tahmin ettiği gibi işliyordu Seçkin'in kafası. Anahtarı hızla alıp zincirin kilidini açtı. Bileğinin acısını o an fark etmişti. Kıyafet dolabında bulunan kendine ait olmayan kıyafetlerden iki tişört alıp kameraların üzerini kapattı. Bıkkınlıkla kendini yatağa attığında kapıdan kilit sesi duyuldu. Tanımadığı bir adam Bulut'u içeri ittirdiğinde Bulut koşarak abisine sarılırken adam kapıyı kapatıp kitlemişti bile. Rüzgar adamın tavrına sinirlenirken Bulut'a hissettirmemek için boşverdi.
"Ağabeyim, nasılsın iyi misin? Bir şey yaptılar mı, canın acıdı mı?" Rüzgar merakla sorularını sıralarken Bulut sessiz duruyordu. Bulut'un bakışları çarşafın üzerinde gezinirken olduğu durumdan memnuniyetsizdi.
"Seçkin ağabey bana bağırdı." Dedi ağlamaklı bir sesle. Bulut beş yaşında olsa da çok uysaldı.
"Ne diye bağırdı?"
"Sesini kes yoksa seni kulaklarından tavana asarım, dedi." Bulut ona böyle denmesinden çok korkar, buna inanır ve hemen ağlamaya başlardı. Seçkin'in bunu bildiğini bilen Rüzgar'ın çenesi kasılmıştı.
"Ştt ben yanındayken kimse sana bir şey yapamaz." Bulut, ağabeyine babasından çok güveniyordu. Bu söylediği ise onu çok mutlu etmişti.
"Ağabey, bugün yanında yatabilir miyim?" Kardeşinin anında uyuya kaldığını bildiğinden kabul etti Rüzgar. Birlikte yatağa yatıp üzerlerine pikeyi örttüler. Kardeşinin saçlarını okşayarak uyuttu. Kardeşi anında uyusa da o bütün gece ne yapacağını düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
ActionSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...