Rüzgar yatağın üzerindeki tüm hatıralara tek tek bakmıştı. Ozan'a hazırladığım doğum günü hediyesindeki notu eline aldığında yüzümü buruşturdum. Öyle uçuk şeyler yazıyordu ki onda Rüzgar'ın tepkisini görmek istemiyordum.
''Rüzgar bunların hepsi sen yokken olan şeyler. Bitti gitti.''
''Ne bitmesi Açelya? Ayrılmamışsınız bile.''
''Ya bizim durumumuz normal bir durum mu? Ben onu her anlamda unuttum. Eğer bana inanmıyorsan ve böyle devam edeceksen yapabilecek bir şeyim yok.''
''Sen olsan ne yapardın? Sorgusuz sualsiz boynuma mı atlardın?''
''Ben sana güvenirdim. Sana ne olursa olsun inanırdım.''
''Söylemesi kolay tabi.''
''Bırak ya daha beni öptüğünü bile hatırlamıyorsun.'' Dedim ve dediğime anında pişman oldum. Yahu ne gerek vardı ki şimdi konuyu buraya getirmeye? O kadar çok düşünmüştüm ki artık dudaklarımdan benden bağımsız firar ediyordu kelimeler.
''Seni öptüğümü mü?'' O sinirli Rüzgar gitmiş, tüm kusursuzluğuyla gülümseyen Rüzgar gelmişti. ''Sen onu hatırlıyor muydun?'' Diyerek saçlarını karıştırdı.
''Ne? Sen de mi hatırlıyorsun?'' Başını olumlu anlamda salladı.
''Sabah kalktığımda hatırladım ama söylemedim.''
''Ya s-'' Odamdaki telefon çaldığında duraksadım. Arayan babamdı.
''Alo?'' Ben telefonla konuşurken Rüzgar, Ozanla olan fotoğraflarımızı yırtıyordu.
''Rüzgar'ı da al odama gelin. Acil ve önemli bir göreve gideceksiniz.''
''Şimdi mi?''
''On dakika içinde burada olun.'' Diyerek kapattı. Daha görevden yeni gelmiştik. Ne eğitim alabilmiştik ne dinlenebilmiştik. Üstelik açtık.
''Babam çağırıyor on dakika içinde. Göreve gidecekmişiz acilmiş. Ne oluyor hiç bilmiyorum. Ayrıca kağıtları yere atma sen temizlemiyorsun buraları.''
''Ne göreviymiş?''
''Bilmiyorum. Tek bildiğim çok aç ve yorgun olduğum. ''
''Şunları toplayalım gideriz. Sonra da yemek yeriz. '' Rüzgar hızlıca etraftakileri ve yere attıklarını poşete topladı.
Her yer tertemiz olduğunda beş dakika geçmişti. Hızlıca üzerimizi değiştirip yanına gittik babamın. Ozan da oradaydı ve tost yiyordu.
''Oturun.'' Ozan'ın yanına Rüzgar, karşısına ben oturdum. Bize de tost uzattı babam. ''Bir saat sonra göreve gideceksiniz. Üzgünüm ama bu vakitte yiyebileceğiniz tek yemek bu ve dinlenmeye vaktiniz yok.''
''Ayran yok mu?'' Rüzgar'a bakıp güldüm.
''Şimdilik suyla idare et.'' Diyerek Rüzgar'a yarım litrelik su şişesini fırlattı. ''Şimdi konumuza dönelim. Göreviniz oldukça tehlikeli. Rüzgar ve Açelya biliyorsunuz kademe atlamanıza az kaldı. Üçüncü görevinize gideceksiniz ve beş görevin sonunda kademe atlayacaksınız. Bu görevde başarılı olmanız size çok büyük bir katkı sağlayacaktır.''
Babamı dinledikten sonra hazırlanmış ve arabaya binip yola koyulmuştuk. Hala kalbim çıkacak gibi atıyordu. Biricik 'babam' her şeyin en iyisi olup saygınlığını koruyabilmek için beni bile hiçe sayıyordu. Görevde asıl tehlikede olan bendim. Çok ünlü bir iş adamının kızı kaçırılacaktı. Bundan ajanımız sayesinde haberimiz olmuştu ve aile uyarılmıştı. Fakat bugün olmazsa yarın tekrar kaçırmaya çalışacakları için saçma sapan bir plan yapılmıştı. Bahsettiğim ünlü iş adamı babamı ve beni yakından tanıyordu. Kızıyla aşırı derecede benziyorduk. Bu gece kızı yerine beni kaçıracaklardı. Yani kızın yerine geçecektim. Zaten tüm planlarını bildiğimiz için her şey netti. Etrafı görmemem için önlem alacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
ActionSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...