Atakan çıldırmış gibiydi. Babamın masasının üzerinde ne var ne yoksa koluyla itip yere düşürdü.
''Sikerim lan böyle işi! Onun saçının teline zarar gelirse seni gebertirim. Bu sefer beni engelleyecek bir şey de olmaz. Hata da bedel de benim, dokunmayacaksın Didem'e.'' Didem, Atakan'ın sevgilisiydi. Rüzgar, Atakan'ın yanına gidip onu durdurup sakinleştirmeye çalıştı. Tabi bu oldukça zordu. Irmak da yardımcı olmak yerine daha çok sinirlendiriyordu Atakan'ı.
''Sana bin defa dediler dimi görevleri yapmazsan sevgilin ölecek diye. Aptalca davranmasaydın böyle olmazdı.''
''Bana bak kızım zaten sinirliyim uğraşma benimle.''
''Benim dışarıda biraz işlerim var, bir saate gelirim. Ben gelene kadar aranızdaki sorunu halledin.'' Babam sakince odadan çıkarken bu sakinliği yüzünden delirmek üzereydim.
''Neden beni seçtin? Senin yüzünden sevgilim ölecek!'' Rüzgar'ın tişörtünün yakasından tutmuş sinirle söylüyordu bunları Atakan. Rüzgar basit bir hamleyle yakasını tutan ellerden kurtuldu ve aynı şekilde o Atakan'ın yakasından tutup sarstı.
''Sana defalarca söyledik görevi başaramazsan sevgilinin öleceğini! Ne düşünüyordun kendinizi deşifre ederken?'' Atakan, Rüzgar'ı sertçe itip bağırmaya devam etti.
''Benden olmayacağını anlar, bırakırsınız sandım! Koca bir aptalım ben.'' Elleri başında saçlarını çekiştiriyordu.
''Bence de.'' Diyen Irmak'ı dürttüm.''Şttt!''
''Hata benimse neden bedelini o ödüyor? Beni öldürsün.''
''Onun adalet anlayışı bu. Keşke böyle olmasaydı.''
Babam gelene kadar konuşmuştuk ama Atakan'ı sakinleştirmek mümkün değildi. Babam yanında iki adamıyla gelmişti. Birlikte en alt kata indik. Olacakları az çok tahmin edebiliyordum. Babama ne dersem diyeyim umurunda değildi. O kadar kötü hissediyordum ki kendimi dolaylı yoldan da olsa bizim yüzümüzden biri ölecekti. Rüzgar da benden farksızdı. Korktuğumuz şey çok erken başımıza gelmişti. Atakan'ı iki görevli zor tutuyordu. Bıraksalar babamı öldürecekti. Irmak da belli etmese de çok endişeliydi.
Karanlık bir odaya gelmiştik. Oda boştu. Ortada bir sandalye vardı sadece. Odanın bir köşesinde durduk. Odanın diğer köşesinde iki kapı vardı. Tam ortada siyah bir perde vardı ve açıktı. Bunun amacını anlamamıştım. Bir dakika kadar sonra kapı açıldı ve içeriye beş kişi girdi. Biri kız diğerleri erkekti.
''Didem!'' Bu sefer Atakan'ı korumalar da tutamamıştı. ''Atakan!'' Didem'in sesinden ağladığı belli oluyordu. O an kendimi daha kötü hissettim. Rüzgar anlamış olacak ki elimi tutup sıktı. Atakan korumaları umursamadan koşup kıza sarıldı. Babamın izniyle korumalar kızı bıraktı ve rahatça sarıldılar. Bir şeyler konuşuyorlardı ama tam duyamıyordum. Görmek bile zordu bu karanlıkta. Irmak'a göz ucuyla baktığımda gözlerinin dolduğunu gördüm. Dik duruşunu bozmasa da üzgün olduğunu hissediyordum.
İki dakikanın sonunda üç koruma zar zor ayırdı ikisini. Korumalar zorla Atakan'ı bizim yanımıza getirdi. ''Yalvarırım beni öldür ona dokunma yalvarırım.'' Babam, Atakan'ın sözlerini umursamayıp dümdüz karşıya bakmaya devam etti. Atakan sinirle babamın gömleğinin yakalarından tutup sarstı. ''Eğer şimdi onu bırakıp beni öldürmezsen sen bana yalvarırsın beni öldürme diye!'' Korumalar zar zor Atakan'ı tutup babamdan uzaklaştırdı.
''Ben bu boş tehditleri çok duydum evlat. Sevdiğin birçok insan var. Onlar için devam edeceksin, merak etme.'' Atakan babama hayatımda duymadığım küfürleri ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
AçãoSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...