Yazarın anlatamıyla...
Rüzgar günlük eğitimini tamamlayıp duş aldıktan sonra Seçkin'in odasına gitti.
"Ne var?" Kapı çalma gereği duymadan hızlıca içeri girdi. Kurtardıkları kızın onun odasında olmasını beklemiyordu.
"Gel otur şöyle, atarlı genç. Her zaman böyle kaba oldun sen. Bu kabalıkla kızlar sende ne buldu, onu da anlamıyorum." Diyerek derin bir nefes aldı. "Kızı öylece bırakıp odana kaçmışsın."
"Eee?"
"Bugün yaptıkların çok fazla. Haddini bileceksin Karahanlı. Serseri ergen çocuk triplerin burada işe yaramaz. Bugün ailenden biriyle görüşme hakkını kaybettin. Artık görevlerin çoğuna birlikte gideceksiniz. Şimdi ikiniz de çıkın dışarı. Sen Rüzgar'ı takip et, odan onun odasının karşısında. Rüzgar sen de hareketlerine dikkat et. Bir dahaki cezan bu kadar hafif olmaz." Rüzgar sinirle odadan çıkıp arkasından gelen kızı da, seslenişlerini de umursamadan hızlı hızlı yürüdü.
"Hey! Kime diyorum?" Rüzgar onu umursamadan kapıyı çarpıp odasına girdi ve tişörtünü çıkarıp odanın bir köşesine fırlattıktan sonra kendini yatağa attı. Yüzüne kapı çarpılan kız ise sinirle olduğu yerde birkaç saniye bekledi. Ardından öfkeyle ne yaptığını bilmeden odaya daldı.
"Sen ne yaptığını san-" direkt lafa girse de, karşısında üstsüz bir şekilde sırt üstü yatan bir Rüzgar görmeyi kesinlikle beklemiyordu. Şaşkınlıkla birkaç saniye bekledi. O sırada Rüzgar kafasını ondan tarafa çevirmişti. Alnına düşen saçları arasından kıza düz bir ifadeyle baktı. "Ya sen üstünü ne ara çıkardın? Giy çabuk üstünü, edepsiz!" Diyerek hafifçe arkasını döndü.
"Odama giren sensin, edepsiz olan ben miyim? Baskın yapar gibi odaya girerken ihtimalleri düşünemedin mi?"
"Ne yapayım, çok kızdırdın beni. Senin yüzünden oldu hepsi." Dedikten sonra Rüzgar'ın kapağı açık dolabın kapağının üzerine attığı gri tişörtü alıp Rüzgar'ın üstüne attı. "Giy çabuk şunu."
"Başka tişört ver, bu kirli."
"Ya sen kirlilerini dolabın üstüne mi atıyorsun? Ne pasaklı çıktın." Diye söylenerek dolabından beğendiği siyah uzun tişörtü Rüzgar'a attı.
"Giydim."
"Seninle konuşmam lazım. Yanına otursam sıkıntı olur mu?" Rüzgar öğrendiği her bilginin önemli olduğunu bildiği için konuşma isteğini geri çevirmedi ve yanına oturmasını bekledi.
"Bu arada benim adım Açelya Balım Ertekin. Yani insanlar bana genelde Açelya diyor. Ben iki ismimi de seviyorum, istediğin şekilde hitap edebilirsin."
"Tamam Bal."
"Bal mı?"
"Evet."
"Ismim Bal değil, Balım."
"Ama ben Bal demek istiyorum." Diye mırıldandı Rüzgar.
"Ne dersen de, bir şey demiyorum. Senin adın da... Rüzgar Karahanlı, değil mi? Seçkin söylemişti, unutmadım."
"Aferin, büyük başarı."
"Ya sen ne gıcık bir çocuksun." Rüzgar gülmemek için yanaklarını içten içe ısırdı. Onu kızdırmak hoşuna gitmişti. Birkaç dakika boyunca süren sessizliği Açelya bozmuştu. "Senin buraya geliş hikayen ne?"
"Biz Seçkinle çocukluk arkadaşıyız. İçten içe bana hep nefret beslemiş. Kendini göstermek için de böyle bir yöntem bulmuş. Nereye gitsek ben başrolde olduğum için bunu hazmedememiş ve ajan olunca bu fırsatı kaçırmayıp beni alt kademede çalıştırmaya başladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
AksiSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...