Uzun sayılabilecek bir yol gelmiş ve nihayet eve varabilmiştik. Arabadan indiğimizde Rüzgar küçük bir işi olduğunu söyleyerek yanımdan ayrılırken ben de vakit kaybetmeden babamın yanına gitmek üzere yukarı çıktım. Sonuçta zamanla yarışıyorduk ve bunun hesabını babam yapıyordu. Babamın odasının kapısına geldiğimde kapı kapalı değildi ama içerisi gözükecek kadar açık da değildi. Nezaketi hak etmediği için kapıyı çalmadan içeri girdim fakat gördüğüm manzara iki adım gerilememe sebep olmuştu. Elim şaşkınlıktan dudaklarıma kapanırken ne tepki vereceğimi bilemiyordum.
"Kızım..."Masasının üstünde oturan Gökçe'den uzaklaşıp bana döndü. Gökçe üstünü düzeltip toparlandı, babam da aynı şekilde.
"Ben senin kızın değilim. Bunca yıl sana baba dediğim için kendimden utanıyorum. Artık senden nefret bile edemiyorum, iğrenç bir insansın!" Hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Kızı yaşındaydı ya kızı. Odama gireceğim sırada Rüzgarla karşılaştım. Ağladığımı görünce çok endişelenmişti. Beni sevdiğine emin olduğum nadir kişilerden biriydi o. Ellerini yanaklarıma koyup kafamı hafifçe kaldırdı.
"Ne oldu?" Başımı iki yana sallayıp beline sıkıca sarıldım ve kafamı göğsüne bastırdım. "Güzelim kim üzdü seni?"
"Akın..." Diyebildim sadece. Baba denilecek bir yanı yoktu ki. "Gökçeyle beraberler." Bana daha sıkı sarıldı. "Annemi öldürdü aptal kıskançlığı yüzünden. Kardeşimi öldürdü annemi koruduğu için. Hayatımızı mahvetti ve şimdi yeni sevgilisiyle beraber. İki gün sonra onu da kıskançlıktan öldürmeyeceği ne belli ki? Şuan hapiste olması gerekirken yeni sevgilisiyle beraber. Annem ve kardeşim ise mezarda. Neden hep kötüler kazanıyor?"
Yarım saatin sonunda sakinleşebilmiştim. Rüzgar sevgili olduklarını benden önce öğrenmişti. Gökçe'nin, Rüzgar'ın odasına gelme sebebi de buymuş. İki gün sonra biteceğini düşündüğü bir ilişkiyi benim öğrenip üzülmemi istemediğini söylemiş Rüzgar. Duştan çıkıp üzerimi giyindikten sonra saçımı kurutup topladım ve lavabodan çıktım. Rüzgar beni odamda bekliyordu. Birlikte Atakan'ın odasına doğru yürüdük.
"Gel" sesini duyduktan sonra içeri girdik. Sesin sahibi Irmaktı. Irmak yatakta oturmuş, Atakan ise başını Irmak'ın dizlerine koymuş uyuyordu. Irmak bizi görünce Atakan'ın saçlarıyla oynamayı bıraktı. "Nasıl oldu?" Diye sordum Atakan'ı göstererek. Rüzgarla beraber koltuğa oturduk.
"Bir ara Akın'a saldırmaya kalktı ama tutup bir iğne yaptılar. Sakinleştirici olduğunu sanmıyorum çünkü uzun süre uyumadı ve tavrı değişti. Sanki yakın zamanda sevgilisini kaybetmemiş de sevgili yapmış gibiydi. Ne verdiler bilmiyorum ama ben de istiyorum. Bütün kabalığı gitti benden özür bile diledi. Bir iki saat sonra gelip tekrar iğne yaptılar. Uyurken saçlarını okşamamı o istedi." Duraksayıp uyuyan Atakan'a baktı. "Sevgilisi öyle yapıyormuş. Gözlerini kapatınca benim yerimde sevgilisinin olduğunu hayal etti sanırım." Diyerek hafifçe gülümsedi.
"Etmedim." Uyuduğunu sandığımız Atakan'a döndük hepimiz.
"Sen uyumuyor muydun?"
"Onun sevmesiyle seninki aynı değil. Senin sevişin anneminki gibi..." Gözlerini açıp Irmak'a baktı. Göz ucuyla Rüzgar'a baktım. Atakan'ın annesi onun annesi yüzünden öldüğü için kendini mahcup hissediyordu. Uzun bir süre sessizlik oldu.
"Ben acıktım saatlerdir uyuyorsun, kımıldayamıyorum bile. İzin verirsen gidip bir şeyler yiyeceğim." Atakan doğrulup Irmak'ın kalkmasına müsaade etti.
"İsterseniz beraber yiyebiliriz."
Dördümüz birlikte mutfağa gelmiştik. Atakan'ı ikna etmek biraz zor olmuştu tabi ama sonunda başarmıştık. Yemeklerimizi alıp boş masalardan birine oturduk. Yemek yerken çaktırmadan herkese tek tek bakıyordum. Irmak oldukça iştahlıydı. Atakan yemekten çok çatalıyla tavuğa işkence ediyordu. İştahının olmamasını anlıyordum ama yarın göreve gidecekti ve çok halsiz görünüyordu. Babamla konuşmak istiyordum toparlanması için verilen vakit uzatılsın diye ama o gördüğüm görüntüden sonra midem kaldırmazdı onu görmeyi. Ne kadar geç görürsem o kadar iyiydi. Rüzgar'a baktığımda bana baktığını gördüm. Gülümseyip göz kırptı. Aynı şekilde karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
ActionSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...