Eve geldiğimizde maalesef ki dördümüz beraber babamın(!) yanına gitmiştik. Bu onları denetlediğimiz bir görev olduğu için açıklama ve değerlendirme yapmak zorundaydık. Bu işkencenin bir an önce bitmesini umarak arkama yaslandım.
''Yüz üzerinden kaç puan verirdiniz?''
''Yüz.'' Dedim kararlı bir sesle.
''Kızım duygularınla değil mantığınla cevap ver.''
''Yüz diyorum, yalan mı söyleyeceğim?'' Rüzgar elimi sıktı. Rüzgarla ben yan yanaydık Atakan ve Irmak karşımızda oturuyorlardı.
''Pekala, öyle olsun. Bu verdiğiniz puan sayesinde çok daha rahat kademe atlayacaklar.'' Arkasına yaslandı. ''Biliyorum kızım hemen kademe atlamalarını istiyorsunuz sizin sorumluluğunuzdan çıkmaları için. Bu konuda bir teklifim var size. Görecekleri eğitimleri biraz daha ağırlaştırıp gittikleri görevleri de zorlaştırarak ikinci kademe ajan olmaları için onlara üç görev vereceğim eğer kabul ederseniz. Üç görevi başarıyla tamamlarlarsa ikinci kademe ajan olacaklar ve ikinci kademe olduktan sonra vereceğim üç görevi de başarıyla tamamlarlarsa sizin olduğunuz kademeye gelip yeni stajyer ajanlar seçecekler.'' Birbirimize baktık. Atakan başını olumlu anlamda sallarken Irmak omuz silkti.
''Karşılığında ne istiyorsun?'' Dediğimde gülümsedi.
''Bana böyle davranmayı bırakacaksın ve Gökçeyi kabul edeceksin. Sadece saygı duymanı istiyorum.'' Güldüm. Şaka gibiydi.
''Ne haliniz varsa görün artık umurumda değilsin.''
''Kabul ediyor musun, etmiyor musun?''
''Bir isteğim daha var.'' Ayağa kalkıp masasından küçük bir kağıt alıp kimsenin göremeyeceği şekilde bir şeyler yazdım. Kağıdı Akın'a uzattığımda hafifçe gülümseyip elimden aldı.
''Ben de onu düşünüyorum zaten ama senden duymak biraz üzdü beni. Şimdi kabul ediyor musun?'' Yerime oturdum.
''Atakan ve Irmak için kabul ediyorum ama senden nefret edip iğrenmeye devam edeceğim ve asla o aptal kızla muhatap olmam. Ayrıca kardeşime de artık o bakmasın, başka birini bul, zahmet olacak ama...''
''Gökçeye saygı duymak zorundasın kızım sevmesen bile. Yeni bir bakıcı ayarladım yarın çalışmaya başlayacak.''
''Kardeşimin bakıcısıyla tanışmak istiyorum, saçma sapan kişileri istemiyorum.''
''Tanışırsın yarın. Şimdi sizi bekleyen bir sürpriz var aşağıda.'' Birine seslendi. Korumalardan biri içeri girdiğinde hepimiz ona döndük.
''Utku, arkadaşları götürebilirsin.''
'Nereye?'' Diye sordum.
''Yüzleşmeniz gereken bir durum var. Daha fazla meraklanmayın isterseniz, gidin.'' Hep beraber ayaklanıp Utkuyu takip ettik. Aşağı inip odalardan birine girdik. İçeride koltukta oturan Emel Hanım karşıladı bizi. Şaşkınca Rüzgarla birbirimize baktık. Atakan da tanıyordu onu ama Irmak ilk defa görüyordu.
''Rüzgar'ın annesi.'' Diyerek açıkladım kısaca. Emel Hanım, Rüzgar'a sıkıca sarılsa da karşılık alamamıştı. Sarılırken bir anlık da olsa Rüzgar'ın gözlerini kapadığına şahit olmuştum. Kolay şeyler değildi yaşadıkları. Emel Hanım, Rüzgar'dan ayrılarak Atakan'a baktı.
''Oğlum...'' Kaşlarımı çattım. ''Seni çok özledim.'' Atakan'a da sıkıca sarıldı ama ondan da karşılık bulamamıştı. Bu durum çok normaldi tabi. Atakan nazikçe itti Emel Hanımı.
''Ne yüzle bana sarılıyorsunuz?'' Atakan'ın yüz ifadesi, Emel Hanımdan iğrendiğini haykırıyordu.
''Benim size söylemem gereken bir şey var. Lütfen geçin, oturalım.'' Hep beraber koltuklara oturduk. Rüzgarla ben yan yana oturmuştuk, Atakan ve Irmak karşı koltuğumuzdaydı ve sol taraftaki tekli koltukların birinde Emel Hanım oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
AksiSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...