Yazarın anlatımıyla...
"Tik tak tik tak tik tak..." Rüzgar gözlerini duyduğu seslerle aralarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Sonunda uyandın." Rüzgar kafasını kaldırıp projeksiyondan perdeye yansıyan Seçkin'e baktı. Ardından etrafına bakınıp nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Bomboş bir odadaydı. İki bileğinde de zincir bağlıydı. Zincirlerin biri duvarın bir köşesine diğeri diğer köşesine yerleştirilmiş ve elleri kavuşmayacak şekilde uzatılmıştı. Bileğine taktığı Açelya'nın ona verdiği siyah bandana yoktu. Oda boştu. Tavandan uzun bir ip sarkıyordu.
"Ah, küçük kardeşim seni daha fazla merakta bırakmaya gönlüm razı gelmez." Dedi Seçkin ve kameranın uzaklaşması için işaret verdi. Kamera uzaklaşınca Rüzgar'ın görüş açısına Açelya girdi. Rüzgar gördüğü manzara yüzünden kaşlarını çatmıştı. Açelya yarı baygın yarı uyanık, elleri ve ayakları bağlı bir şekilde sandalyede oturuyordu. Belinden de sandalyeye bağlıydı.
"Siz iki küçük böcek yine cin olmadan adam çarpmaya çalıştınız. Sonuç olarak yine elinizde patladı."
'Adam mısın lan sen?"
"Ştt sakin ol, birazdan bana yalvaracak birine göre fazla agresifsin." Diyerek güldü ve Açelya'nın kafasını tutup sarstı. Açelya şaşkınlıkla etrafına bakınıyordu.
"Bırak lan onu!"
"Bu küçük şeytan seni aramak için dışarı çıkacağı zaman tavırlarınızdan şüphelenip üzerine ses kayıt cihazı takmıştım, fark etmedi." Diyerek güldü. "Bütün konuşmanızı dinledim. Küçük sırrımızı bildiğini biliyorum." Açelya'nın saçlarıyla oynamaya başladı. ''Ayrıca eve döndüğünüzde rahat tavrınız da yeterince belli ediyordu her şeyi. Ağzınızı aradım fark etmediniz bile. Gerçekten bu kadar acemi olduğunuzu düşünmezdim.'' Hem Rüzgar'ın hem Açelya'nın gözleri korkuyla parlıyordu. "Size ne ceza vereceğimi düşündüm. Eğer o küçük kız çocuğuna zarar verirsem bu benim için iyi bir galibiyet olmazdı. Elimden bir kozumun gitmesini istemem. O yüzden farklı bir şeyler düşündüm." Diyerek eğildi. "Hem seni çaresizlikten çıldırtacak hem de onu üzüntü ve korkudan bitirecek bir şey düşündüm." Diyerek işaret parmağıyla Açelya'nın yanağını okşadı.
"Dokunma lan ona!" Seçkin gülerek doğruldu.
"Tavandan sarkan zincirin ucundaki ipi görüyor musun? O ipi çekeceksin. O ipi çekene kadar durmayacağım. İpi çekemezsen, iyi seyirler." Rüzgar deliye dönmüş gibiydi. Seçkin bileğindeki siyah bandanayı havaya kaldırıp gösterdi. "Bu da bende kalsın, sevdim." Dedikten sonra eğilip Açelyaya baktı. "Başlıyoruz."
Seçkin dudaklarını Açelya'ya yaklaştırırken Rüzgar deliye dönmüştü. Asla o ipe ulaşamıyor, ne kadar çabalarsa çabalasın yaklaşamıyordu bile. Bağırışları Seçkin'i durdurmaya yetmiyordu. Bilekleri kanamaya başlamıştı ama denemeyi bırakmadı. Çaresizlikle bağırırken bir gürültü koptu ve ardından görüntü gitti.
Tam yarım saat, yarım saat boyunca o odada ne olduğunun merakı ve korkusuyla oturdu Rüzgar. Ne kadar bağırsa da onu duyan yoktu. Görüntü gittikten sonra ne olduğu hakkında tek bir fikri bile yoktu. Çıldıracak gibi hissediyordu. Biraz daha bu odada kalırsa delirecekti.
Kapı açıldığında gelen kişiye baktı. Gelen kişinin Açelya olduğunu görünce hızla ayağa kalktı.
"Bal..."
"Ali..."
Açelya Balım Ertekin
Anahtarı aldığım gibi babamın odasından çıkıp Rüzgar'ın tutulduğu odaya girdim. Kapıyı açtığımda bana yavru kedi gibi baktı. Ayağa kalkınca ona doğru yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
ActionSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...