Görevden döndüğümüzde hem hesap vermiş hem de hesap sormuştuk. Rüzgar planın bu kısmından bize söz etmedikleri için ortalığı yıkmıştı. Ozan da tepki göstermişti ama Rüzgar kadar büyük bir tepki vermemişti. Bense babama tekrar tekrar ondan nefret ettiğimi söylemiştim. İğrenç biriydi. Öz kızı değildim evet ama bu bir şeyi değiştirmezdi. Bencilliği yüzünden ölebilirdim. Evet bütün görevler tehlikeliydi ama bu başkaydı. O adamın benim için bir şey yapmayacağını biliyordu ve o adam teklifi kabul etmezse öldürüleceğimi biliyordu. Rüzgar ve Ozan'ın beni kurtaramaması durumunda şuan ölüydüm.
Kendi akşam yemeğimizi kendimiz hazırlamaya karar vermiştik ve Rüzgarla mutfağa gelmiştik. Dolaptan çıkardığım köfteleri tezgaha koydum. Rüzgar da patates doğruyordu. Yanına gidip başımı omzuna yasladım.
''Eline de yakışıyor. Seni alan yaşadı.'' Diyerek gülümsedim.
''Yaşadın.'' Başta ne demek istediğini anlamadım ama sonrasında yüzündeki muzip ifadeyi görünce omzuna vurdum. ''Makarna da yapalım.''
''Çok gelmez mi?''
''Yoo, yetmez bile.'' Bana kısa bir bakış atıp önüne döndü. Büyük bir dikkatle patatesleri doğruyordu. İkimizin de üstünde mutfak önlüğü vardı. ''Bir de tatlı yapalım.''
''Sen iyice kendini kaptırdın.'' Bana dönüp göz kırptı. ''Sufle yapalım madem.''
''Güzel seçim.''
Sonunda her şey hazırdı. Rüzgar gerçekten yetenekliydi. Hazırladığımız sofraya bakıp gülümsedim. Normalde yemekler bize hazır geliyordu ama bugünlük biz yapmak istemiştik. Bu mutfak bu kattaki herkesin kullandığı ortak bir mutfaktı. Yani isteyen kendi yemeğini yapıyordu isteyen atıştırmalık bir şeyler hazırlıyordu kendine. Bu yönden sunulan imkanlar çok iyiydi. Dolaplar hiç boş kalmıyordu. Büyük bir mutfaktı ve üç masa vardı. Masaların birinde biz vardık ama şansımıza bugün diğerleri boştu. Rüzgarla karşılıklı oturduk.
''Patates nasıl olmuş?'' Diye sordu Rüzgar.
''Güzel.''
''Ben doğradım.'' Diyerek güldü. Gülüşüne eşlik ettim.
''Ben de kızarttım.''
''Babanla ne zaman görüşeceksin?''
''Bilmiyorum. O da çok meşgulmüş bu ara. Açıkçası hiç buluşmak da istemiyorum.''
''Yüzleşmekten korkuyorsun.''
''Hayır. Korkması gereken ben değilim.'' O sırada içeri Ozan girdi. Beni görünce gülümsedi.
''Sen de mi buradaydın Açelya? Ne tesadüf.'' Ardından Rüzgar'a baktı. ''Bu da mı buradaydı?'' Yüzünden gülüşü silinmişti. ''Sufle mi yaptın?'' Hiç izin almadan suflelerden birini alıp yemeye başladı. ''Beni unuttun ama tarifi unutmamışsın. Sevgiliyken bana yaptığın gibi hala. Şimdi de yeni sevgiline mi yapıyorsun? Biraz özgün ol be kızım.''
''Saçma sapan konuşma Ozan. Lütfen gider misin?'' Rüzgar müdahale etmiyordu çünkü ben kendimi savunabilirdim. Bana olan saygısından dolayı sesini çıkarmıyordu. Telefonundan bir şey açıp Rüzgar'a gösterdi. Rüzgar telefona değil ona bakıyordu. Öldürecek gibi. Sessizce bir şeyler mırıldandı. Ben duymamıştım ama Ozan gülmüştü söylediklerine. Masanın üstünde duran elini tuttum ve sakinleşmesi için hafifçe sıktım. Ozan aynı fotoğrafı bana gösterdi. ''Hatırlıyor musun? Çok güzel zamanlardı. Tekrar o anları yaşayabilmek için yıllardır bekliyorum ama sonuç.'' Telefonu elinden aldım. Birlikte piknikteyken çekilmiş bir fotoğraftı. Fakat benim dikkatimi çeken o olmamıştı. Bir yeni mesaj yazısı dikkatimi çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
AksiSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...