Görev açıklamasını Rüzgar'a bırakıp odama gelmiştim. Kısa bir duşun ardından Irmak'ın odasının kapısını çaldım fakat içeride değildi. Atakan'ın kapısını çaldığımda Irmak bana gelmemi söylemişti. Eğitimden gelmişlerdi. Irmak, Atakan'ın dolabından bir şey ararken Atakan elindeki çantayı kurcalıyordu.
''Çıkıyoruz değil mi dışarı?'' Irmak'ın bakışları kısa süreliğine de olsa bana dönmüştü.
''Bana fark etmez.'' Irmak'ın cevabına gülümseyip Atakan'a döndüm.
''Size iyi eğlenceler. '' Kafamı yana eğip o şekilde baktım.
''Gelir o, öyle dediğine bakma.'' Atakan çantayı diğer tarafa atıp duruşunu düzeltti.
''Hayır ayrıca sen ne karıştırıyorsun orada bir saattir?''
''Tişörtümü bulamıyorum da onu da mı sen aldın diye baktım.''
''Kızım ben senin tişörtünü ne yapayım? Şapkanı aldım diye iyice hırsız muamelesi görüyorum.'' Gülerek izlediğim diyaloglarını bölmek zorunda kaldım.
''Ben gidip hazırlanayım siz de hazırlanın. Yarım saat sonra gelirim.'' Atakan'ın itirazlarını umursamadan odadan çıktım. Onlar bilmese de ben dışarı çıktığımızda onları yalnız bırakıp Rüzgarla beraber babamın yanına gidecektim. Aslında onların gelmesine gerek yoktu ama çöpçatanlık yapmak istemiştim.
Hazırlanıp dışarı çıkmıştık. Üzerimdeki tulumdan gözlerimi ayırıp şoför koltuğundaki Rüzgar'a baktım. Tüm dikkati yoldaydı. Irmak ve Atakan kendi hallerinde konuşuyorlardı.
Park yeri bulduktan sonra arabayı bırakıp kafeye girdik. Çalışanlardan birinin gösterdiği masaya oturduk. Rüzgar yanımda, Irmak karşımdaydı. Atakan da Irmak'ın yanında oturuyordu. Gelen menüye baktım. Acelemiz olduğu için bir şeyler atıştırıp kalkacaktık. Karar verdikten sonra gelen garsona siparişleri verdik ve beklemeye başladık.
''Ee geldik oturduk ne oldu şimdi?'' Atakan'ın sözlerine gülsem de haklıydı sanırım. Boş boş birbirimize bakıyorduk.
''Irmak senin sevgilin yoktu, değil mi?'' Şimdi çöpçatanlık zamanıydı. Ne yapmaya çalıştığımı anlayan Rüzgar bana muzip bir gülüş sundu.
''Yok, Allah korusun.'' Güldüm.
''Neden öyle diyorsun ki?''
''Bu devirde güvenilecek doğru düzgün bir erkek var mı ki? Aldatılma garantili ilişki de istemiyorum artık, sütten ağzım yandı.'' Göz ucuyla Atakan'a baktığımda kaşlarını çattığını gördüm. Siparişlerimiz gelmişti.
''Sen saçma sapan kişileri hayatına aldın diye bütün erkekler suçlu mu oldu şimdi?'' Atakan'ın olaya dahil olmasıyla zaferle gülümsedim. Rüzgar da sırıtarak bizi izliyordu.
''Doğru düzgün biri vardı da ben mi istemedim? Hepiniz aynısınız.''
''Aldatılmış kadın tribi. Sen yanlış tercih yaptın diye bütün şıklar hatalı mı oluyor?''
''Ne alaka canım test mi çözüyoruz? Doğrusu vardı da ben seçmedim sanki.'' Hızlı hızlı yiyorduk patatesleri. Atakan ve Irmak tartışmaya öyle bir dalmışlardı ki yemek falan görmüyorlardı.
''Hadi kalkalım iyice geç kaldık.'' Dedim Rüzgar'ın kulağına. Başıyla onayladı beni. ''Gençler size keyifli sohbetler bizim biraz işimiz var. İki saat sonra burada buluşuruz.''
''Nereye? Madem işiniz vardı bizi neden çağırdınız?'' Irmak'ın sinirli sesi duraksatmıştı beni.
''Sonradan çıktı ortaya. Siz bizi burada beklemek zorunda değilsiniz iki saat sonra burada buluşalım yeter, Sakın kaçmaya kalkmayın vallahi sizi bulmaları on dakika sürer.'' Onlara cevap verme fırsatı vermeden Rüzgar'ın elinden tuttum. Birlikte hesabı ödeyip kafeden çıktık. Öz babamın gönderdiği arabaya bindik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAATLER
ActionSıradan başlayan gecenin sonu karanlıktı. İntikam hırsıyla kararan gözler, suçluyla suçsuzu ayırt edememişti. Hırsa yenik düşen niyetlerin bedelini suçsuzlar ödeyecekti. Rüzgar ve Açelya, verilen görevleri 48 saat içerisinde yerine getirmek zorun...