Görev-3: "Çocuk"

532 75 17
                                    

Yazarın anlatamıyla...

Artık rutini haline gelmeye başlamış görevlerini yapıp eğitimini gördükten sonra ablasıyla vaktini geçirip Bulutla beraber uyumuşlardı. Sosyal yaşantısının bitmesi onu boğuyordu. Hayatının bir anda böyle bir hâl alabileceğini kim nereden bilebilirdi ki? Şimdi ise yeni görevini öğrenmiş ve bunun şokunu yaşıyordu.

Ondan çocuk kaçırılması nasıl beklenirdi? Bunu yapamazdı. Asla, yapmamalıydı. Fakat yapmazsa eğer kardeşi Bulut'u öldürmekle tehdit ediliyordu. Kaçıracağı çocuk üstlerinden birinin torunuydu. Kaçıranlar tehlikeli adamlar oldukları için kendi yöntemleriyle halletmek istiyorlardı. Rüzgar'ı test etmek için de bu iyi bir fikirdi. Rüzgar'a göre ise kaçırılan bir çocuğu kaçıran kişilerden kaçırmak tamamen saçmalıktan ibaretti.

Seçkin'in odasının önünde öylece dikiliyordu birkaç dakikadır. Kıyafetlerin olduğu odaya gidip görevinde gereken kıyafetleri alması gerekiyordu ama kımıldamaya hali yoktu. Kendini yürümeye zorladı ve omuzlarını dikleştirdi. Süresi başlamıştı.

Restoranda bir garsonun yerine bir günlük çalışma şartıyla gelmişti Rüzgar. Siyah pantolon ve beyaz gömleğin üzerine siyah önlüğünü geçirdi ve garson kartını taktı. Beklediği misafirler gelmişti. Onlar için rezerve edilmiş masaya oturduklarında sipariş almak için bekledi Rüzgar. Birkaç dakikanın sonunda tam istediği gibi yanlarında getirdikleri çocuk ağlayıp bağırmaya başlamıştı. Adamlar çocuğa kızmaya başlayınca Rüzgar beklemeyi kesip yanlarına gitti.

"Buyrun efendim, hoş geldiniz. Ne alırsınız?" Siparişleri tek tek adisyona geçirdi. Sıra henüz adını bilmediği çocuğa gelince adamlar birbirlerine bakıp durdular. Korumalarla birlikte burada göründüğü kadarıyla yaklaşık sekiz kişilerdi. Masada çocuğun haricinde oturan üç kişi vardı.

"Ne yer bu velet?" Diye sordu adamlardan biri.

"Hicbiy şey istemiyoyum!" Diye bağırdı küçük bey.

"Yeter be! Seni mi çekeceğiz tüm akşam, şımarık velet?" Yine aynı adam çocuğa böyle bağırınca çocuk korkudan ağlamaya başlamıştı.

"Isterseniz küçük beyi oyun odamızda ağırlayabiliriz?" Adamlar aralarında birkaç dakika konuşup zoraki bir şekilde iki koruma eşliğinde yolladılar çocuğu Rüzgarla birlikte. Rüzgar çocuğun elinden tutup arkadan gelen korumaları umursamadan mutfağa ilerledi ve siparişleri verip oyun odasına yöneldi.

"Adın ne senin bakalım?" Diye sordu Rüzgar.

"Rüzgar Efe." Diye mırıldandı küçük çocuk. Ardından, "çenin adın ne?" Diye sordu utanarak.

"Benim adım da Rüzgar." Dedi Rüzgar korumaların duyamayacağı şekilde. "Aynı bana benziyorsun zaten saçlar falan..." Diyerek çocuğun saçlarını karıştırdı. Bu hareketi Rüzgar Efe'nin hoşuna gitmiş, onu güldürmüştü. "Junior Rüzgarlar yetişiyor demek... güzel." Diyerek sırıttı

"Geyçekten mi?"

"Geyçekten." Rüzgar Efe'yi taklit ederek güldü ve eğilip Efe'nin ayakkabılarını çıkardı. Oyun odasının önündelerdi. Korumalar ise tam arkalarındaydı. Efe içeri girip Rüzgar'ı beklemeye başladı. Rüzgar ise korumalara bilgi vermekle meşguldü.

"Ben ortama alışması için birkaç dakika içeride yanında duracağım. İçeri girmek isteyeceğinizi sanmıyorum ben de birkaç dakikaya çıkarım zaten. Bir sorun olur mu?" Korumalar ciddiyetlerini bozmadan kafalarını olumsuz anlamda salladı. Rüzgar da ayakkabılarını çıkarıp oyun alanına girdi. Burada olduğu için kendine inanamıyordu.

"Haydi çuyaya gidelim." Diyerek Rüzgar'ı elinden tutup çekiştirdi Efe. Rüzgar sesini çıkarmadan ona uyuyordu.

"Gel buraya." Diyerek Efe'yi kucağına aldı ve top havuzuna oturttu.

"Çok güjel buyası." Efe çok eğleniyor gözüküyordu. O an tüm görevi bırakıp saatlerce burada Efeyle oynamak istedi Rüzgar, ama maalesef ki imkansızdı.

Şişme kaydıraktan kayacağı sırada Rüzgar'ın omuzuna çıkıp kaymak için tutturmuştu Efe. Onu kırmayıp omzuna aldı Rüzgar. "Ah Efe, tüm karizmamı çizdin; yaktın beni Efe!" Rüzgar'ın böyle konuşması Efe'nin hoşuna gidiyor, Efe'nin hoşuna gittiği için Rüzgar böyle konuşmaya devam ediyordu. Birlikte kaydıktan sonra Efe başka şeyler için tuttursa da buna vakit olmadığından planını uygulamaya geçti Rüzgar.

"Gel bakalım buraya. Junior Rüzgar, şimdi seninle bir oyun oynayağız. Kapıdaki koruma abilere çok çişinin geldiğini, tuvalete gitmen gerektiğini söyleyip benimle tuvalete geleceksin. Ve orada uslu bir çocuk olup ben ne dersem uyacaksın. Eğer oyunu kazanırsak, seninle saatlerce oyun odasında oyun oynayacağız!" Dedi abartılı bir şeyden bahseder gibi.

"Geyçekten mi?"

"Gerçekten. Rüzgar sözü." Diyerek yumruğunu uzattı ve Efe de o küçük elini yumruk yapıp Rüzgarla yumruk tokuşturdu. "Ayrıca abilerin yanında bana Rüzgar demek yok."

"Anlaştık o jaman." Rüzgar, Efe'nin elinden tutup çıkışa ilerledi. Oyun alanından çıktıklarında eğilip Efe'nin ayakkabılarını giydirdikten sonra kendi ayakkabılarını giydi.

"Başlıyoruz." Diye fısıldayıp Efe'nin elini tuttu tekrardan. Korumaların yanına geldiklerinde Efe çoktan role girmişti.

"Çok çişim geydi!" Diyerek olduğu yerde zıplamaya başladı.

"Efe'yi tuvalete götürmem gerek. Beş dakikaya geri geliriz."

"Olmaz." Dedi uzun boylu olan koruma. "Biz götürürüz, sen işine bak."

"Hayır, ben bu ağabeyi istiyoyum!"

"Benim için bir sorun yok, mesaim de bitti sayılır zaten."

"Uf, çok çişim vay, altıma yapçam."

"Tamam o zaman, biz de gelelim." Rüzgar mecburen kabul etti ve lavaboya doğru ilerlediler. Korumalar içerisi kalabalık olduğu için lavabonun kapısında beklemeyi tercih ettiler. Rüzgar son kabinin boşalması için birkaç dakika bekledi ve sırada bekleyen insanlardan Efe'yi bahane ederek önce girmeye izin aldı. Efeyle birlikte kabine girdiklerinde Efe oyunu kazandıklarını düşünüp sevine dursun Rüzgar daha önceden ona söylenen gizli geçiti açmakla uğraşıyordu. Yan duvar üç kere hafifçe itildiğinde geriye doğru yavaşça hareket ediyor, yana doğru açılıp bahçeye çıkılıyordu. Bu, görev için yapılan bir şey değildi. Restoranın kurulduğu günden beri her ihtimale karşı kurulmuş bir düzenekti.

"Oha, çok güjel!"

"Ştt. Henüz oyun bitmedi." Rüzgar, Efe'yi kucağına alıp hızlı ve sessiz adımlarla oradan uzaklaştı. On dakikalık bir yürüyüşün ardından onları bekleyen araca, arka koltuğa bindiler. Arabaya gelene kadar Efe bin türlü soru sormuş, Rüzgar bin bahane uydurarak geçiştirmişti. Rüzgar kafasını koltukta geriye atıp mırıldandı.

"Görev tamamlandı."

SON SAATLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin