Görev-15:"Lunapark"

341 34 31
                                    

Bölümün düzenlemesini bitirdiğim gibi yayımlıyorum. Elimden geldiğince sık bölüm atmaya çalışıyorum. Bu kitap benim için çok kıymetli. O kadar çok olay var ki aklımda tutmakta inanın zorlanıyorum. Taslak olarak bu kitabın notlarını tutuyorum önemli diyalogları, olayları yazıyorum. Haliyle emeğimin karşılığını almayı da çok istiyorum. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Ayrıca kitabı beğendiyseniz lütfen arkadaşlarınızı etiketleyip tavsiye etmeyi unutmayın🖤 

******

"Geç kaldın."

"Sadece o-" Rüzgar kolumdan tuttuğunda sözüm yarıda kesildi. Beni kolunun altına alarak yürümeye başladı. Seçkin'i öylece geride bırakırken Rüzgar'ın bu sakinliğine anlam veremiyordum.

"Yarın şenlik var. Hazırla kendini seçeceğin kişiyi düşün. Seçenekler arasında annen yok onun ölümü bu kadar kolay olmayacak." Seçkin arkamızdan bağırırken sinirle soludum.

"Bunun olmasına izin vermemeliyiz."

"Ne yapalım Açelya? Ayaklarına kapanıp yalvaralım mı yoksa kapısında mı yatalım? Ne yaparsak yapalım bir şey değişmeyecek bu anı yaşamayı dört gözle bekliyordu. Şimdi gidip bağırıp yapma etme desem bu onu daha çok mutlu etmekten başka işe yaramayacak." Sözü biter bitmez odasına girdi ve kapıyı suratıma çarptı. Sinirle kapıya bakarken içimden içeri girip kızmak geçse de daha fazla üstüne gitmek istemedim.

"Öküz." Söylene söylene odama gidip üzerimi değiştirdim. İyice bozulan uyku düzenimi umursamadan uyumaya karar verip kendimi yatağa bıraktım. Sabah ve akşam kavramı yoktu artık bizim için.

Birkaç saatin sonunda gözlerimi araladığmda yatağımın yanına koyduğu sandalyeye oturmuş uyuklayan bir Rüzgar görmeyi beklemiyordum.

"Ali..." Rüzgar anında gözlerini aralayıp etrafa kısaca baktıktan sonra bana döndü.

"Ne? Ne oldu? Ağrın mı var? Ha-"

"Bir şeyim yok, sakin ol. Sadece burada ne işin var diye soracaktım. "

"Senin doktor kontrolünde dinlenmen gerekiyordu. Benim yüzümden çıkmak zorunda kaldın. Bir şey olursa diye beklerken uyuya kalmışım. Sana patladığım için özür dilerim, amacım seni kırmak değildi." Kendimi dağılan saçlarını karıştırmamak için zorlarken gözlerindeki uyku hasreti dikkatimi çekti. Benim yüzümden doğru düzgün uyuyamamıştı bile.

"Gel buraya. Açık kalp ameliyatı olmuşum gibi davranma bana. Hiçbir şeyim yok uyu artık." Diyerek yanımı gösterdim.

"Olmaz, biraz işim var benim. Sen uyurken bırakıp gidemedim. Ben sana yiyecek bir şeyler gönderirim dinlen biraz bir şey olursa ararsın." Ağzımı açamadan odayı terk etti. Onun ardından ayaklanıp üzerimdeki pijamaları umursamadan odadan çıktım. Uzaktan uzaktan onu takip ettim. Elinde Sercan'dan aldığımız dosyayla babamın odasına girdi. Odaya girmeden çalışanlardan birine bir şeyler söylemişti. Odaya yaklaşıp kapının dibinde durduğumda kapının önündeki korumalar dik dik suratıma baktı.

"Ne? Bakmayın bana öyle dönün önünüze." Bu tepkim üzerine en sevmediğim koruma olan Ekrem sırf beni delirtmek için kapıyı çalıp içeri girdi.

"Efendim, Açelya Hanım kapının önünde."

"Ne istiyormuş?" Beni ispitlemesin diye hızlıca içeri girdim.

"Hiç, öyle geçerken bir bakayım dedim." Rüzgar ne yaptığımı sorgular gibi bakıyordu yüzüme.

"Geç otur ben de seni çağıracaktım. Ekrem sen çıkabilirsin kapıyı da kapat." Ekrem gidince derin bir nefes aldım. Şuan pijamalarımla burada olmaktan oldukça rahatsızdım. Rüzgar'ın karşısındaki koltuğa oturdum. Babam elinde tuttuğu yaka kartlarını bize gösterdi. Bunlar son görevde taktığımız yaka kartlarıydı.

SON SAATLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin