bir

1.3K 71 4
                                    

medya; Alisa.

bilen bilir, normalde karakterlere model bulmazdım ama bu kız çok hoşuma gitti.

"Antrenman bitti, dağılabilirsiniz."

Reyhan Hoca'nın sesini duyduğumda elimdeki topu bırakarak at kuyruğu şeklindeki saçlarımı düzelttim. Antrenman sıkıcı geçiyordu, bitmesini bekliyordum.

Salona giren Akın'ı ve onun arkadaşlarını gördüğümde soyunma odasına yönelmiştim bile. Ancak Akın beni görmüş olmalıydı ki bana seslenmişti.

"Alisa!"

Suratıma sahte bir gülücük yerleştirerek Akın'a döndüm. "Efendim?"

Akın, benim çift yumurta ikizimdi ve aynı zamanda tek arkadaşımdı.

Yanıma gelerek saçlarımla uğraştıktan sonra ona ters ters bakmama aldırmamış, sırıtmıştı. "Okul çıkışı bekleme beni, kütüphaneye gideceğim."

"Sen kütüphaneye falan gitmezsin. Kızla mı buluşacaksın?"

"Evet." Güldüğümde o da gülmüştü.
"Tek gitmek falan istemezsen Aris'e söyleyeyim, seninle gelsin."

"Daha önce hiç tek başıma dışarıya çıkmamışım gibi konuşuyorsun," diyerek suratımı buruşturdum.
"Giderim kendim."

"Onun arabası var ama?"

Omuz silkerek arkamı döndüm ve soyunma odalarına ilerlemeye başladım. Voleybol takımı olarak antrenmanımızı bitirmiştik ancak birkaç haftaya basketbol maçları başlayacağından Ümit Hoca basketbol takımının canına okuyordu. Ümit Hoca okula geleli üç sene olmuştu ve üç sene boyunca okul erkek basketbolunda şampiyon olmuştu. Bu sene dördüncü seneydi ve Ümit Hoca'nın şampiyonluğu kaptırmaya pek niyeti yoktu.

Soyunma odasına girdiğimde kızların neredeyse hazırlanmış olduklarını görerek eşyalarımın yanına ilerlemeye başladım. "Kaptan, antrenman çizelgeleri hazır mı?"

"Yok," dedim, ayakkabılarımın bağcıklarını çözerken. "Ümit Hoca maçlar başlayacağı için salonu alacak gibi görünüyor. Bir süre daha böyle devam edecek."

Kimseden ses çıkmadığında ayakkabılarımı, dizliklerimi ve çoraplarımı çıkartarak ayağa kalktım. "Çok garip," dedi, yanımdan geçip gitmek üzere olan Sude.

"Ben garip bir şey görmüyorum."

"Bu özgüveninin beni benden alıyor, Kaptan," dediğinde gözlerine boş boş bakınmakla yetinerek üzerimi değiştirmeye devam ettim. Aynı takımdaydık ve eğer aynı takımda oynuyorsak birbirimizle iyi anlaşmak zorundaydık.

Sude'de ona cevap vermediğimi görünce gözlerini devirerek soyunma odasından çıkmıştı.

Üzerimi değiştirdikten sonra soyunma odasından çıkmış, tribünlerde Akınları izlemeye başlamıştım. Akın, bu okulda en çok tanınan beş kişiden birisiydi. Akın, Barın, Mert, Doruk ve Aris.
Akın, Aris ve Barın okulun basketbol takımındaydılar. Kaslı vücutları vardı, yakışıklılardı. Bu onları okulun gözdesi yapıyordu. Doruk futbol, Mert ise erkek voleybol takımının kaptanıydı.

Ben...

Ben ise okulun gözdesi sayılırdım ama aslında değildim. Voleybol takımının kaptanı olduğum için değil, çok ters ve asabi olduğum için tanıyorlardı beni. Yani, aslında kötü birisi olduğumu söylüyorlardı ancak bu kime göre, neye göreydi?

Tribünlere oturarak telefonla uğraşmaya başladım. Öğle arasından sonraki ilk dersteydik ve canım derse girmek istememişti. Onun yerine burada oturup telefonla uğraşmak, müzik dinlemek daha cazip geliyordu.

azimliyim, bunu yazıcam

bir de, Cheiro No Cangote; sevgilinin boynuna nazikçe burnunu sürtmek anlamına geliyor.

sevgiler, saygılar

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin