üç

743 65 2
                                    

Okul çıkışında son iki ders boyunca uyuduğum için etrafta olan biteni algılamakta güçlük çekmiştim. Akın gelmiş, beni kaldırmış ve kafeye gideceğimizi söyleyerek beni peşinde sürüklemeye başlamıştı.

Şimdi ise Aris'in arabasında, ön koltukta oturuyordum. Ön koltukta oturuyordum çünkü arka koltukta Akın, Barın, Mert ve Doruk sıkış sıkış oturuyorlardı. Bir tek Aris'in ehliyeti vardı çünkü nedenini bilmediğim bir sebepten liseye bir sene geç başladığını biliyordum. Bizden de bir yaş büyüktü bu yüzden.

Araba durduğunda Akın ve Mert birbirilerine laf etmeyi bırakmış, arabadan hızla inmişlerdi. Hepimizin üzerinde okul forması vardı, liseli olduğumuzu bağırıyorduk resmen.

Ben de arabadan indikten sonra Aris'le beraber kafeye doğru yürümeye başlamıştık. Ben şu anda neden burada olduğumu bilmiyordum bile. Akın beni uyandırıp hızla sürüklemeye başladığında nereye gideceğimizi bile sormadan peşinden gitmeye başlamıştım.

Kafeye girdiğimizde Akınların yanına ilerlemiş, Doruk'un yanına oturmuştum. Kafamı masaya yaslayarak uyuklamaya başladığım sırada Akın'ın "Kalksana!" diyen sesini duymuştum.

"Of," diyerek kafamı kaldırdım. "Ne var, ne?"

"Yemek yiyeceğiz," diyerek sırıttı, Akın. "Ne yiyeceksen söyle sen de."

"Yemeyeceğim ben bir şey," diyerek omuz silktim. "Aç değilim. Sadece su istiyorum."

Aris'in gözlerinin üzerime döndüğünü hissetsem de umursamadan kafamı tekrar masaya yasladım. Sadece uyumak istiyordum.

"Kalk hadi," diyen Akın'la, kafamı tekrar kaldırdım. "Ye bir şeyler. Bu sıralar ağzına hiçbir şey sürmüyorsun, kilo verdin sen yine."

"Canım istemiyor," diyerek önüme bırakılan sudan bir yudum içtim. Yalan değildi, bu aralar cidden çok iştahsızdım. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu.

"Alisa, ciddiyim," diyen Akın, kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı. "Kilo verdin sen. Hiçbir şey yemiyorsun şu sıralar."

Masadakilerim gözlerinin bize döndüğünü hissettiğim için kaşlarımı çatarak Akın'a bakmaya başladım. Kısa bir süre sonra Akın sert bir nefes vererek gözlerini gözlerimden çekmişti. Burada bunu konuşmak istemediğimi anlamıştı sonunda.

Barın'ın telefonu çalmaya başladığında siparişi bile gelmeden kalkıp gitmişti. Kardeşiyle ilgili bir sorun olduğunu söylemişti.

Kafamı tekrardan masaya yaslayarak uyuklamaya başladım. Akınların yemeklerinin geldiğini, yrmek yerken ettikleri sohbetleri duyuyordum ancak gözlerimi açamıyordum.

Saçlarımda hissettiğim elden sonra Akın'ın, "Kalk hadi," diyen sesini duyarak gözlerimi araladım. Kafamı zorlukla kaldırarak Akın'a bakmaya başladığımda kaşlarını çatmış bana bakıyor olduğunu görerek yutkundum.

Sanırım hasta olmuştum çünkü çok halsiz hissediyordum.

"Annemi arıyorum," diyen Akın, cebinden telefonunu çıkartarak annemin numarasını tuşladı. "Hastaneye gidelim. Sen çok kötü görünüyorsun."

O annemle konuşurken ben etrafa bakınıyordum. Birkaç kez Aris'in bana olan bakışlarını yakalamış olsam da umursamamıştım çünkü herhangi bir duyguyla bakmıyordu. Öylesine gözünün değdiği bir yerdi gözlerim.

"Siz hastaneye geçin diyor annem," diyerek ayağa kalktı ve telefonunu cevine sıkıştırdı, Akın. "Kalk hadi. Seni hastaneye götürelim. Annem de oraya gelecekmiş."

Apar topar beni Aris'in arabasına bindirmişler, hastaneye sürmeye başlamışlardı.

Üzerimdeki cekete sarınarak Aris'i izlemeye başladım. Yan profili çok... Güzeldi.

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin