beş

731 65 16
                                    

Arabadan indiğimiz anda suratıma vuran soğuklukla üzerimdeki cekete sarıldım. Kasım ayına girmiştik ve hava soğukluğunu fark ettirmeye başlamıştı.

"Şu okulun formasının etek olmasından nefret ediyorum," diyen Akın, gözlerini üzerimdeki eteğe çevirdi. "Üşümüyor musun sen öyle etekle?"

"İdare eder işte," diyerek rüzgâr yüzünden önüme gelen sarı saçlarımı geriye iteledim. "Kantine gidebilir miyiz? Kahve almak istiyorum."

Dersin başlamasına daha yarım saat vardı. Her zaman bu saatte gelirdik ve erken gelmek bazen işe yaramıyor da değildi. Uykuya düşkün birisi değildim, erken kalkıp erkenden gelmek benim için sorun olmuyordu.

Kantine girdiğimizde kendime bir kahve almış, masalardan birisine oturmuştum. Akın da kahvaltı etmediğimiz için iki tost alıp gelmişti. "Al," diyerek elindeki tostlardan birisini bana uzattı. "Daha dün yemek yememekten halsiz düştün diye hastanedeydin. Bir daha olmayacak öyle bir şey."

Ben tostu yemeden vazgeçmeyeceğini bildiğim için elinden alarak "Sade kaşarlı, değil mi?" dedim. Başını salladığında tosttan bir ısırık alarak etrafıma bakınmaya başladım.

Aris tek omzuna astığı çantası ve şapkasıyla kafasını kapattığı sweatshirtüyle kantine giriyordu. Gözleri kızarmıştı ve uykusuz görünüyordu.

"Aris geldi," dedim, Akın'a. "Ama ölü gibi görünüyor."

Suratını buruşturarak Aris'e bakmaya başladı. Aris bizi fark ettiğinde yanımıza gelmeye başlamıştı. "Günaydın," diyerek çantasını masanın üzerine bıraktı ve yanımdaki sandalyeye oturdu. "Nasıl oldun?"

"İyiyim," diyerek elimdeki tostu gösterdim. "Birisi zorladığı için tost yiyorum."

"Zorlamasam hiçbir şey yiyeceğin yok," diyerek gözlerini devirdi ve çikolatalı sütünden bir yudum aldı. Ardından Aris'e bakmaya başladı. "Bu halin ne lan senin? Gözlerin falan kıpkırmızı olmuş?"

"Aynı işler işte," diyerek masanın üzerindeki kahve bardağımı alarak kahvemi içmeye başladı.

Esmerdi. Koyu renk bir teni, koyu renk saçları ve siyaha yakın gözleri vardı. Uzun boylu ve iri birisiydi ancak yakışıklıydı. Çok yakışıklıydı. Çok küçük yaşlarından beri spor yaptığını vücuduna baktığınızda anlamamanız imkansızdı.

Gözlerini bana çevirdiğinde gözlerimi kaçırarak elimdeki tostu bıraktım ve ayağa kalktım. "Ben sınıfa çıkacağım," diyerek çantamı aldım ve eğilip Akın'ın yanağını öptüm. Öpülmekten nefret ederdi. O homurdanmaya başladığında sırıtarak yanlarından ayrıldım.

İkisinin arkadaşlık ilişkisine imrenmiyor değildim. Benim hiçbir zaman onlar gibi arkadaşım olmamıştı, en yakınım diyenileceğim tek insan Akın'dı ve Akın da benim ikizimdi.

Elimde tuttuğum topu yerde birkaç kez sektirerek sıkıca kavradım. Antrenmanın bitmesine az kalmıştı ve Akınlar antrenmanı izlemeye kaldıkları için kızlar yaptıkları spora değil, Akınlara odaklanıyorlardı. Kendilerini göstermeye çalışıyor veya onları aptal aptal izlemekten başka bir şey yapmıyorlardı.

Elimdeki topu Sude'ye fırlattığımda ve top bacağına geldiğinde acıyla inleyerek bana döndü. "Ne yapıyorsun sen?"

"Eğer doğru düzgün antrenman yapmayacaksanız, aptal aptal etrafı, pardon erkekleri, izleyecekseniz sahadan defolun gidin," diyerek su şişemi elime aldım ve sinirle ilerlemeye başladım.

Bundan nefret ederdim. Antrenman yapıyorsak cidden yapmalıydık. Sonuçta burada zaman öldürüyorduk ve bir işe yaraması gerekirdi.

Soyunma odasına girerek üzerimi hızlı bir şekilde değiştirdim ve saçlarımı tekrar toplayarak çıkmak için hazırlandım. O sırada kızlar soyunma odasına girmişlerdi.

"Bana top atmak da ne ya?" diyerek başıran Sude'yle derin bir nefes aldım. "Rezil oldum senin yüzünden!"

"Kime? Suratına bile bakmayan ikizime mi? Ya da tıpkı onun gibi suratına bile bakmayan Aris'e mi? Dur, belki de Doruk'tur rezil olduğun kişi, hani şu hayat felsefesi üniversiteye kadar kadınlar sadece cinsellik içindir olan kişi."

Sude gözlerini devirdi. "Suratıma bile bakmadıklarını nereden biliyorsun?"

Herhangi bir şey söylemeden yanından geçip gidiceğim sırada elini koluma attığında kolunu bükerek ters çevirdim. "Benimle uğraşma," diyerek kolunu bıraktım ve sertçe ittirdim. "Sude, sabrediyorum ancak bana bulaşma."

"Ya bulaşırsam?"

Sakin ol, Alisa.

Sakin.

Aşağıya Akınların yanına indiğimde üçünün de bana bakıyor olduşunu görerek sert bir nefes verdim. "Gidiyor muyuz?"

Ayaklandıkları sırada Akın, "Sude'ye neden öyle yaptın?" diyerek kaşlarını çattı. "Kız hiçbir şey yapmamıştı."

"Ne?"

"Onu korumuyorum, sadece bir insana sebepsiz yere neden böyle bir şey yaptın diyorum."

Alayla gülmeye başladığımda Akın sert bir nefes vermişti. "Neden böylesin?" diyen Aris, omuz silkti. "Bu kadar tartışmayı seven, kavgacı. Her şeyde sinirleniyor veya birilerini aşağılıyorsun, eziyorsun. İnsanların kalbini kırıp duruyorsun."

"O kadar kötü birisiysem uzak durun benden," diyerek omuz silktim. "Ben mi diyorum yanımda durun, antrenmanlarıma gelin diye?"

"Alisa-"

"Evde görüşürüz," diyerek Akın'ın yanından geçip gittim.

Bundan nefret ederdim.

Yargılanmaktan nefret ederdim.

tanam artık biraz yavaş bölüm atcam taslağım bitti nerdeyse alfpwofwpflefpwlfwk

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin