Sarı saçlarımı geriye iteleyerek ellerimdeki poşetlerle bir masaya oturdum. Alışverişe çıkmıştım ve arkadaşım olmadığı ve Akın'ın da antrenmanı olduğundan tek başımaydım.
Yanıma gelen garsona siparişimi söyleyerek telefonumla uğraşmaya başladım. Sosyal medyada çok olmasa da aktif sayılırdım.
Birkaç dakika sonra garson siparişimi getirdiğinde teşekkür ederek gülümsedim. Kafamı kapıya çevirdiğimde içeriye giren Sude ve Aris'i görerek kaşlarımı çattım.
Ne?
Ah, şimdi anlıyorum. Sude'ye attığım top yüzünden laf yememin sebebi buydu demek ki. Yakın olmaları. Belki sevgili, belki de arkadaşlardı ancak beraber bir yerlere çıkıyorlarsa bu samimi olduklarını gösterirdi.
Üzerinde durmadan sıcak kahvemden bir yudum içtim ve önümdeki çikolatalı pastadan bir çatal aldım. Evet, çok kaloriliydi belki ancak canım yemek istiyordu ve ben de yiyordum. Annem görse kafayı yerdi muhtemelen.
Masaya birisi oturduğunda çatalımı bırakarak karşıma oturan kişiye bakmaya başladım. Tanımadığım, kumral bir yüz bana bakıyordu.
"Selam," diyerek kollarını masaya yasladıktan sonra sırıttı. "Neden yalnızsın?"Tıpkı onun gibi kollarımı masaya yaslayarak ellerimi birleştirdim ve suratıma sahte bir gülücük yerleştirdim. "Sana ne?"
Gülerek geri çekildiğinde ben de geriye yaslanarak suratını incelemeye başladım. Yakışıklı bir yüzü vardı ve kısa kollu tişörtünden belli olan kasları vücudunun da güzel olduğunu belirtiyordu.
"Senin gibi birisinin tek başına oturması garip geldi," diyerek omuz silkti. "Ben de yanına eşlik edeyim dedim."
"Tüh," diyerek alaya aldım. "Sordun mu bari birisini isteyip istemediğimi?"
"Ah, sarışınsın. Aptal olman gerekiyordu," diyerek suratını buruşturdu. "Üstelik, hadi ama, beni kim istemez ki?"
"Tam olarak ben," diyerek düşen suratına bakmaya başladım. "Tipim değilsin. Kumrallardan hoşlanmam."
"Pekâlâ, güzel ezdin," diyerek ellerini kaldırdı. Aynı zamanda da sırıtıyordu. "Ama bu neden tek başına olduğun sorusuna cevap vermiyor."
"Buna cevap vermem de gerekmiyor zaten."
"Neden bu kadar zorsun ki," diyerek suratını buruşturdu. "Sadece sohbet etmek istemiştim. Farklı bir amaçla yaklaşmamıştım."
"Pek arkadaş canlısı değilim, diyelim."
Çocuk pes ederek masadan kalktığında gözlerimi devirerek kahvemden bir yudum daha aldım. Arkadaş edinmek aptallıktan başka bir şey değildi.
Kafamı kaldırdığım anda göz göze geldiğim Sude, bana sırıtarak Aris'in kolunun altına girdiğinde ifadesizce onlara bakıyordum. Ne bekliyordu, tepki vereceğimi falan mı sanıyordu?
Aris gözlerini kolunun altına giren Sude'ye, ardından da Sude'nin baktığı yere, yani bana, çevirdikten sonra kaşlarını çatmış, Sude'ye bir şeyler söylemeye başlamıştı.
Sude kolunun altından çıktığında Aris yanıma gelerek biraz önce tanımadığım çocuğun oturduğu yere oturdu. "Kuzenim. Bu yüzden geçen gün sert çıkmıştım."
"Emin misin?" diyerek elimdeki kahve kartonunu masaya bıraktım. Kuzeni olup olmamasını kast etmiyordum emin misin derken. "O kadar sert çıkmanın tek sebebi Sude değil gibiydi."
Kaşlarını çattığında elimi salladım. "Boşversene."
"Alisa, bir şey söylüyorsan devamını da getir."
"Ya," dedim, dudaklarımı sarkıtarak. "Ne söyleyeceğimi unuttum. Şansa bak."
Söylemeye çalıştığım şey, benden haz etmediği için o kadar sert çıktığıydı. Anlamamakta mı yoksa kabul etmemekte mi ısrarcıydı, bilmiyordum.
"Alisa-"
"Pardon, bakar mısınız? Hesabı alabilir miyim?"
Aris kendisiyle konuşmayacağımı anladığında kafasını iki yana sallayarak masadan kalkmış, Sude'nin yanına geri dönmüştü. Ben de hesabı ödeyip kafeden ayrılmıştım.
•
