yirmi üç

546 49 12
                                    

Daha önce Akın'ın Aris'le aramızdaki ilişkiyi öğrenmesine karşılık çok sorun çıkmadığını söylemiştim, değil mi?

Tamamen yalandı.

Çok sorun çıkmıştı.

İlişkimizi kendisine söyledikten hemen sonraki gün Aris okula mosmor gözle gelmişti. Ayrıca iki haftadır Akın asla dibimden ayrılmıyordu. Aris'le aynı masada olsak bile doğru düzgün yan yana gelemiyor, vakit geçiremiyorduk.

Akın bana sürekli Aris'e yazan kızlardan bahsedip duruyor, tepkilerimi ölçüyordu. Aynısını Aris'e de yaptığına emindim ancak işe yaramadığını anlıyor gibi değildi.

Yanıma gelen Aris'i gördüğümde ilerlemeyi keserek beklemeye başladım. Yanında Akın yoktu ve bu garip bir olaydı.

Yanıma gelerek eğildi ve dudaklarını başımın üzerine bastırdı. "Akın nerede?" dediğimde derin bir nefes aldığını duymuştum, bu gülmeme neden olmuştu.

"Bizi samimi görmek istemediğimi söyleyerek beni kovdu," dediğinde ilerleyerek boş banklardan birisine oturmuştuk. Sağ gözünün morluğu henüz geçmemişti, Akın o gün benim gözümün önünde vurmak istemediği için bir sonraki gün Aris'le buluştuklarında vurduğunu söylemişti.

"Gözün daha tam geçmemiş," diyerek elimi gözünün çevresinde dolaştırdım. "Nasıl vurduysa artık."

Güldü. "Bu kadar sert vurduğunu bilseydim söyleyelim demezdim," dediğinde gülerek arkama yaslandım.

Mert ve Barın sevgili olduğumuzu ilk öğrendiklerinde şaka olduğunu zannederek dalga geçmişlerdi. Doruk ise aranızda bir şey olacağının farkındaydım diyerek gülmüştü. Ayrıca son gittiğim maçta Çağatay'la flörtleştiğimi söyleyerek sırıtarak geriye çekilmişti.

Aris ise kendisine ters ters bakmakla yetinmişti.

"Yarın çıkışta bir kafeye oturmaya gideriz," dediğinde gözlerimi Aris'e çevirdim. "Var mı işin?"

"Yok," dedim. "Senin bugün antrenmanın mı vardı?"

Başını salladı.

Aslında neredeyse her gün antrenmanı vardı ancak bugün çift antrenmana kalıyordu, bu yüzden çıkışta direkt salona gidiyordu.

Yanımıza doğru gelen Sude'yi gördüğümde kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım.

"Selam, kuzen," diyerek Aris'e güldüğünde Aris sert bir nefes vermişti.

"Ne oldu, Sude?"

"Hiç," diyerek omuz silkti. "Sadece sevgili olmanıza birazcık şaşırdım. Bir de nasıl Alisa gibi birisini bulduğuna."

"Pekâlâ, seni neden ilgilendiriyor?"

"Kuzenimin iyiliğini istiyorum sadece," dedikten sonra sırıttı. "Zaten o gün sen benim yanıma koştuktan sonra nasıl ayrılmadınız anlamıyorum. Sahi, ne kadar zamandır birliktesiniz? Malum, birbirinizi hiç sevmiyordunuz."

"Sude," dedi, Aris, ters bir tavırla. "Sus ve git."

"Luka gibi çocuğu aldatan seni de aldatır, haberin olsun," diyen Sude omuz silkerek arkasını döndü. "Ben sadece senin iyiliğini istiyorum."

O gittiğinde alayla gülerek sarı saçlarımı geriye iteledim. Aris gözlerini bana çevirmiş, öylece izliyordu.

Gözlerini kıstı. "Luka sarışındı, değil mi?"

Başımı salladığımda birkaç saniye bekledi. "Ve Çağatay da."

Neden bunu sorduğunu anlamadığım için ona bakmaya devam ettiğimde başını yana doğru eğdi. "Ve flörtleştiğini gördüğüm birkaç kişi daha sarışındı." Durdu, suratı buruştu. "Yani sarışınlardan hoşlanıyorsun."

"Ben de sarışınım," dedim, neden suratını buruşturduğunu anlamadığım için.

"Ama ben esmerim."

Güldüm.

Sorgulama sebebini anladığımda gülerek ayağa kalktım.

"Yani, tam ideal tipim değilsin demek ki," dediğimde bana kaşlarını çatarak baktığını görerek omuz silktim ve o da ayağa kalktığında beline sarılarak çenesini kafamın üzerine koymasını bekledim. Kolları belimde birleştikten birkaç saniye sonra ayrılmış, boynuyla çenesinin ortasındaki yere dudaklarımı bastırarak geriye çekilmiştim. "İdeal tipim değişmiştir belki."

Güldü.

Zaten hemen sonra zil çaldığı için okula ilerlemeye başlamıştık.

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin