bu bugünkü üçüncü bölüm, önceki bölümleri de atlamayın
•
Nereye gidiyorsun, kaçak?"
Bir anda omzuma kolunu atan Akın'la kaşlarım çatıldığında dönüp Akın'a bakmaya başladım. "Ne?"
"Birkaç gündür yanımıza hiç uğramıyorsun," dedikten sonra kaşlaını çatıyor. "Ve Aris de seni sorup duruyor. Yani, seni değil ama senin ailevi bir sorunun olup olmadığını."
Güldüm. Şaşırtıcı değildi.
"Bir şey söylemiyorsun, değil mi?"
"Hayır da," dedikten sonra kaşlarını çattı. "Neden soruyor?"
"Hakkımda hiçbir şey bilmeden yargıladığını söyledim, merak etmiştir," diyerek omuz silktim ve Akın'ın kolunun altından çıktım. "Sen git eve. Benim işim var."
Tek kaşını kaldırarak bana bakmaya başladı. "Ne işin var?"
"Sevgilimle buluşacağım," diyerek sırıttığımda kaşlarını çattı.
"Ne?"
"Of, Akın, bas git," diyerek yanaklarımı şişirdim. "İşim var işte."
"Ama ne işi?"
"Ya ben sana soruyor muyum? Sormuyorum. Bırak, sen de sorma bana," dediğimde kaşlarını çattı.
"Abinim ben senin, sus."
"Ne abi ne abi," diyerek alayla güldüm ve ilerlemeye başladım. "Çok geç gelmem, merak etme."
"Çok açıklayıcı oldu, teşekkürler cidden."
Okuldan uzaklaştığımda ve bir deniz kenarına geldiğimde derin bir nefes almıştım.
Pekâlâ.
İşim falan yoktu. Sadece yalnız kalmak istemiştim.
Çünkü bazen her şey üzerime geliyor gibi hissediyordum ve böyle zamanlarda ne yapacağımı bilemiyordum.
Cebimden telefonumu çıkartarak bana binlerce kilometre uzakta olan ve Akın dışındaki tek arkadaşımı aradım. Arkadaşım mıydı, bu konuda emin değildim.
"Efendim, güzellik?" diyen neşeli sesini duyduğumda dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Seni özledim."
Birkaç saniye bekledi. "Ne zaman olursa olsun buraya gelebileceğini biliyorsun, değil mi? Çünkü ben Türkiye'ye geri dönemem, Sarışın."
"Biliyorum, sadece seni arıyorum. Çok yalnız hissediyorum."
"Tahmin etmek zor değil," dedikten sonra bekledi. "Sarışın, bak ben... Oraya geri dönemem."
"Biliyorum, biliyorum," diyerek derin bir nefes aldım. "Ama ben de oraya birkaç günlüğüne gelemem, sen de biliyorsun."
"Sömestr yaklaşıyor, Sarışın. Sömestrda al Akın'ı da, gel buraya."
"Berke..." diyerek bir süre bekledim. "Her şey üst üste geliyor."
Bir şey söylemedi. "Ben de..." diye fısıldadı, kısık bir sesle. "Özledim seni."
Berke, kimdi?
Çocukluğumuzun beraber geçtiği kişiydi. Arkadaşım mıydı, emin olamıyordum çünkü çoğu zaman bir arkadaştan daha yakındı bana. Akın kadar olmasa da, Akın gibiydi işte. O da ailemdi, abimdi.
Yaptıkları trafik kazası sonucunda annesini ve kardeşini kaybettiğinde babasıyla beraber İngiltere'ye taşınmışlar, bir daha da geri dönmemişlerdi.
Çok fazla birbirimizi aramıyorduk çünkü onu arayıp sesini duyduğumda kendimi kötü hissediyordum. Senelerimi geçirdiğim kişi yanımda yoktu, onu çok özlüyordum.
"Görüşürüz, Berke," dediğimde birkaç saniye cevap gelmemişti. Ardından "Görüşürüz, Sarışın," demiş, telefonları kapatmıştık.
Çoğu zaman beni Akın'dan bile daha iyi anlardı, Berke. Ailemle yaşadığım her sorunda beni anlardı, hissediyor gibi arardı ve beni evden uzaklaştırırdı.
Dudaklarımı birbirine bastırarak kollarımı önümde çaprazlayarak kendime sarıldım. Hava soğuktu ve ben üşümüştüm.
Biraz daha oturursam hasta olacaktım.
•