bir önceki bölümü atlamadan okuyun ve lütfen, oy verip yorum yapın arkadaşlar
•
Partinin yapıldığı eve, yani Mertlere, geldiğimizde etrafta bir sürü insan olduğunu görerek suratımı buruşturdum.
Bu ortamları gerçekten sevmediğimi bir kez daha fark etmiştim.
Eve girdiğimizde Akın etrafta gözlerini dolaştırmaya başlamıştı. Arisleri gördüğünde yanlarına ilerlemeye başlamıştı ve beni de peşinden sürüklüyordu.
Yanlarına geldiğimizde gülerek selamlaşmışlar, bana da selam vermişlerdi. Aris'in yanındaki boşluğa oturduğumda Akın da bize içki almaya gitmişti.
Üzerimdeki deri ceketi çıkartarak beyaz büstiyerimle kaldığımda Aris gözlerini kısaca üzerimde gezdirmiş, ardından umursamadan önüne dönmüştü.
Pekâlâ, itiraf etmem gerekirdi ki Aris'ten biraz etkileniyordum.
Çünkü çok yakışıklıydı.
Aslında bronz tenlilerden pek hoşlanmazdım, ideal tipim ciddi anlamda sarışınlar ve mavi gözlülerdi ancak Aris bronz teni ve yeşil gözleriyle buna meydan okuyor gibiydi.
Aris, Mert'in söylediği şeye sırıttığında ortaya çıkan gülüşüne kısaca bakarak gözlerimi kaçırdım.
O kadar aptaldım ki.
Dört senedir hayatımdaydı da neden şimdi ilgimi çekiyordu ki? Bu saçmalıktı, tamamen aptallıktı.
Üstelik Akın'ın da en yakın arkadaşıydı ve beni yargılamayı seven bir aptaldı.
Akın elindeki bira bardağını bana uzattığında kendime gelerek bardağı aldım ve dudaklarıma yaslayarak ufak bir yudum aldım.
Tek bir geceliğine içmemde sakınca yoktu.
Sanırım.
•
Hafif hafif sarhoş olmaya başladığımda saat gece ikiye geliyordu ve ev yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Akın'ı etrafta göremiyordum, hatta Aris dışında hiçbirisini etrafta göremiyordum ve kızların peşine takılmış olduklarını anlamak için de dahi olmama gerek yoktu.
Akın bu gece burada kalacağımızı söylemişti, ev Mertlerin olduğu için bu kadar rahattık sanırım.
Ayağa kalkarak lavaboya ilerlemeye başladım. Daralmıştım ve yavaş yavaş sarhoş olmaya başlıyordum, çok iyi hissettiğim söylenemezdi.
Ellerimi yıkadıktan sonra ellerimin tersini suratıma ve boynuma bastırarak derin bir nefes aldım. İçeriye geri döndüğümde içerideki insan sayısı daha da azalmıştı, sanırım Mert herkesi yavaş yavaş kovuyordu.
Aniden çarptığım bedenle duraksadığımda kafamı kaldırarak bedenin sahibine baktım. Aris Bozdemir karşımda duruyordu ve bana çok yakındı. Çok.
"Özür dilerim," dedi ve gözlerini kaçırdı. "Aptallar gibi başkalarını yargılamak bana düşmez. Sadece... Bilmiyorum. Özür dilerim."
Duraksadım.
"İnsanlar bana kötü davranıyorlar, Aris," diyerek birkaç adım geri gittim. "Ben de bu yüzden bana kötü davrananlara karşı kötü davranıyorum."
Tam olarak susmam gereken yerdeydik.
Kaşlarını kaldırdı. "Ne?"
Cevap vermeden suratına bakmaya başladığımda onun da kafasının yavaş yavaş gitmeye başladığını hissetmiştim. Biraz bayık bakıyordu.
Gözleri bir süre gözlerimde durduktan sonra dudaklarıma düşmüştü. Yutkundu, ardından gözlerini gözlerime çevirdi.
"Özür dilerim," diye fısıldadı ve kolunu belime dolayarak beni kendisine çekti. Ardından asla yapmaması gereken şeyi yaptı.
Dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
•