yirmi beş

622 42 8
                                    

Kırmızı elbisemin üzerine giydiğim siyah deri cekete bakarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Önden bakıldığında hiçbir detayı olmayan, askılı, dümdüz kısa bir kırmızı elbise gibi görünüyordu ancak sırt kısmı komple açıktı, arada çapraz gelen ipler vardı. Klasik bir elbise olduğunu veya bir davete uygun olup olmadığını söyleyemeyecektim ancak kıvrımlı bedenime ve açık renk tenime çok yakışmıştı. Sırtımın açık kalması için sıkıca at kuyruğu yaptığım saçlarım, hafif tonlardaki göz makyajım ve kırmızı rujumla gayet iyi görünüyordum. Daha ağır bir elbiseyi kaldırabileceğimden emin değildim.

Siyah, ince bantlı topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra çantamı elime aldım ve masanın üzerindeki telefonuma gelen bildirimle bakarak aşağıya inmeye başladım. İçeriye girdiğimde annem ve babamın hazır bir şekilde beni beklediklerini görerek yanlarına ilerledim.

"Güzelim," dedi, babam, beni gördüğünde. "Annenim pabucunu dama attıracaksın bugün, annenden daha güzel olmuşsun."

Ne?

Bunlar asla babamdan duymadığım sözler değildi, kendimi garip hissetmiştim.

Annem sarı saçlarını düzleştirmiş, koyu tonlarda makyaj yapmış ve siyah bir elbise giymişti. Yaraları henüz tam iyileşmemiş olsa da makyajla kapatmış, güçlü bir duruş sergiliyordu. Babam da anneme uygun olmuş, siyah bir takım elbise ve içine beyaz bir gömlek giymişti. Sarı saçları özenle yapılmıştı.

Akın'la benim bu kadar sarışın olma sebebimiz annemin de babamın da sarışın olmasıydı. Dört kişilik bir aileydik ve hiç kimse esmer veya kumral değildi, amcamlar bu yüzden sürekli sarı aile diyerek gülerlerdi.

Akın da yanımıza siyah takımı ve beyaz gömleğiyle geldiğinde üçüne bakarak kaşlarımı kaldırdım. Annem, babam ve Akın, üçü de siyah giyinmişlerdi ve yanlarında kırmızı elbisemle çok dikkat çekiyordum.

"Bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim," diyerek suratını buruşturan Akın, yanıma gelerek beni kendine çekti. "Ah, yanımdan ayrılmayacaksın."

Güldüğüm sırada evden çıkmış ve arabaya yönelmiştik. O sırada da Aris davetin yapılacağı yerde olduklarını söyleyen bir mesaj atmıştı.

Kısa bir yolculuktan sonra babam arabayı durdurduğunda ve içeriye girdiğimizde ceketimi çıkartmış, içerideki insanları incelemeye başlamıştım. Herkes çok klasikti, bu kadar klasik giyinen insanların içinde bulunmak boğuluyormuş gibi hissetmeme neden olmuştu.

Davetin sahibi olduğum insanların yanına ilerlemeye başladığımızda Akın elini saçlarından geçirerek dağılmış saçlarını düzeltmişti. Takım elbise giymişti ve evet, ona çok yakışmıştı ancak üzerine oturmamış gibiydi. Genelde spor giyindiği için böyle gelmişti belki de ancak spor kıyafetler içinde daha iyi duruyordu.

"Ata," diyerek babamın yanına gelen adam, gülümseyerek babamla tokalaştı. "Aras Ailesi olarak çok hoş görünüyorsunuz."

Annem gülümsediğimde ve babam adamla konuşmaya devam ettiği sırada gördüğüm Aris'le yanımdaki Akın'ın koluna dokundum. "Arisler orada."

Gözlerini baktığım yere çevirdikten sonra anneme döndü. "Anne," diyerek annemin dikkatini çekti. "Biz kaçıyoruz."

Annem bir şey söylemediğinde o garip ortamdan kurtulacağım için kendimi mutlu hissetmiştim.

Aris'e doğru ilerlemeye başladığımızda bizi görerek gülümsedi. Gri bir kumaş pantolon üzerine beyaz bir gömlek ve siyah bir ceket giymiş, papyon takmıştı. Akın'la selamlaştıktan sonra gözlerini bana çevirdi ve eğilerek tek kolunu belime doladı, diğer elinde içinde beyaz şarap olan bir bardak vardı.

"Çok güzel olmuşsun," diye fısıldadığında gülümseyerek geri çekildim. O, elini çıplak belimden çekmeden beklemeye başladığında Akın'ın masadaki kadın ve adamla konuşmaya başladığını görerek gözlerimi irileştirdim.

"Annen ve baban mı?"

Gülerek başıyla onayladığında belimdeki elini iterek kadınla adama yaklaştım. Annesi kumral, bakımlı ve uzun bir kadındı. Aris'in yeşil gözlerini kimden aldığını öğrenmiştim. Babası ise esmer, uzun boylu ve yaşına göre oldukça genç görünen bir adamdı.

"Merhaba," diyerek gülümsediğimde kadın yeşil gözlerini gözlerime çevirdi.

"Sen Alisa olmalısın," diyerek içten bir şekilde gülümsediğinde zoraki bir şekilde gülümsedim. Bana yaklaşarak sarıldığında şaşırdığım bu hareketi karşısında ne yapacağımı bilememiştim. "Akın'ın ikizi. Ne kadar güzel bir kızsın," dediğinde teşekkür etmiş ve biraz uzaklaşmıştım. Adam ise gülümsemekle yetinmişti.

Akın Aris'in annesiyle konuşmaya başladığında ben orada öylece dikiliyordum. Aris yanıma gelerek elini tekrar belime yerleştirdiğinde derin bir nefes aldım. Annesi aramızdaki şeyi biliyor muydu, emin değildim ancak sanırım bu kadar erken öğrenmesini tercih etmezdim çünkü aramızdaki şeyin ciddiliği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.

Kadın gözlerini bize çevirdiğinde ve Aris'in belimdeki elini gördüğünde gülümsemiş ancak herhangi bir tepki vermemişti. "Siz birlikte misiniz?" dediğinde Aris başıyla onaylamıştı ancak benim elim ayağım dolanmıştı.

Akın, "Barın ve Doruk da orada," dediğinde Aris'in annesine ve babasına gülümsemiş, ardından Barınların yanına ilerlemeye başlamıştık.

"Tanrım," diye mırıldandım, gözlerimi Aris'in gözlerine çevirerek. "Çok kötüydü, çok kötüydü."

Sırıttı.

"Bence annem seni sevdi," dediğinde ona ters ters bakmıştım.

Alisa'nın elbisesi buydu,

Ve Aris'in takımı da buydu,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve Aris'in takımı da buydu,

Ve Aris'in takımı da buydu,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin