yirmi iki

559 51 1
                                    

Okulun bitiş zili çaldığında Akın sınıfıma gelip beni kolunun altına almış, Aris'le beraber bir kafeye gidip oturacağımızı söylemişti.

Biraz gerilmiştim.

Biraz.

Pekâlâ, kimi kandırıyordum? Fazlasıyla gergindim çünkü Akın'ın vereceği tepkiyi seçemiyordum. Hayatım boyunca hiçbir zaman erkek arkadaşlarıma çok karışmamıştı ancak bu seferki erkek arkadaşımın Aris olması işleri biraz değiştiriyordu.

Sonuçta Aris onun en yakın arkadaşıydı ve ona hiçbir şey söylemeden aramızda bir ilişkinin başlamış olması Akın'ı sinirlendirecekti.

Araba durduğunda geldiğimiz yer sahil kenarıydı, kafeye gitmek yerine sahile gelmiş olmalıydık.

Aris arabadan indiğinde Akın da kaşlarını çatarak arabadan inmişti. Ben de peşlerinden arabadan inerek yanlarına yürümeye başladım.

Aris yeşil gözlerini kısaca gözlerime değdirdi, ardından tekrar Akın'a çevirdi.

"Kafeye gitmiyor muyduk? Bir şey mi oldu?" Ardından durdu, bana döndü. "Miden falan bulandı da ben mi anlamadım?"

"Yok," dedi, Aris. "Benim sana önemli bir şey söylemem gerekiyor."

Akın'ın gözleri bana değdi. "Arabada beklesene."

"Akın-"

"Alisa'nın yanında konuşmak istemeyeceğini tahmin ediyorum, Aris," dedi, Akın. "Alisa, hadi."

"Aslında söyleyeceğim şey onu da çok yakından ilgilendiriyor."

Akın duraksadı, kaşları çatıldı. "Alisa'yı mı?"

Aris bana elini uzattığında derin bir nefes alarak uzattığı elini tuttum. O beni yanına çektiğinde ve yan yana Akın'a bakmaya başladığımızda Akın'ın saniye saniye sertleşen suratına tanık olmuştum.

"Akın, biz-"

"Sus," diyerek derin derin soludu. Ardından kendisini tutmadan bağırmaya başladı. "Siz ne bok yediğinizi zannediyorsunuz? Hani nefret ediyordunuz birbirinizden? Hani anlaşamıyordunuz hiç?" Gözlerini bana çevirdi. "Sen değil miydin bana Aris'in olduğu ortama girmemek için yalvaran?" Ben dudaklarımı birbirine bastırdığımda Aris'e dönmüştü. "Lan sen değil miydin aptal aptal Alisa'yı yargılayan? Ne bok yediğinizi anlamıyorum! Hepsi en başından dikkat çekmemeniz için miydi?"

"Öyle değil," diye fısıldadım. "Akın, gerçekten öyle değil. Daha sadece birkaç gündür beraberiz, bir hafta olmadı bile. Rahat edemedik, bil istedik."

"Sikeyim beraberliğinizi," diyerek alayla güldü. "Ne zannediyorsunuz ki? İki gün sonra ayrılmayacak mısınız sanki? Aris, sen daha birkaç gün önce seneye yurt dışına taşınacağından bahsediyordun? Alisa, sen ne sanıyorsun? Daha Luka'yı atlatamadan başka birisiyle mi denemeye çalışacaksın? Daha iki gün önce ağlıyordun benim omzumda Luka diye."

"Ben Luka'ya ağlamadım, aptal," diyerek elimi Aris'in elinden çektim. "Ben onun bana yaşattıklarına ağladım. Sen benim ikizimsin ama sen bile beni anlamıyorsun!"

"Ayrılsanız bile sürekli yüz yüze bakacaksınız, cidden bu riske girdiniz mi yani?"

"Akın, biz bir ayrı konuşalım," diyen Aris, gözlerini kısaca bana çevirdi. Gözlerimi kapatıp açtığımda onları yalnız bırakmak için arabaya ilerledim ve arka kapıyı açarak arabaya bindim.

Bir süre konuştuktan sonra, daha çok Aris konuşmuş ve Akın da dinlemişti, arabay doğru gelmeye başladıklarında derin bir nefes aldım. Akın arka kapıyı açtığında kaşlarımı çatarak kenara kaydım.

"Aptal," diyerek beni kendisine çekip sarıldığında ellerimi kollarının üzerine koydum. Hâlâ sinirle soluyordu ancak bir şey söylemiyordu. "Sanki aynı yaşta değilmişiz gibi, sanki benden küçükmüşsün gibi seni her şeyden, herkesten saklayasım geliyor."

"Eh," dedim. "Abim sayılırsın. Birkaç dakika önce doğdun sonuçta."

Güldü. "Luka hakkında öyle söylemek istemedim," dedi, Aris arabayı çalıştırdığı sırada. "Öyle olmadığını biliyorum."

Dikiz aynasında Aris'in yeşil gözleriyle karşılaştığımda gülümsedim. Çok sorun çıkmamıştı.

"Ama bu hâlâ aranızdaki aptal şeyi onayladışım anlamına gelmiyor," diyerek kollarını bedenimden çekti.

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin