Ayağımla ritim tutmayı keserek sert bir nefes verdim ve yanımda duran Aiden'a döndüm.
"Aiden hâlâ gelmedi!"
"Bir sakin ol," diyerek bana yaklaştı ve yanaklarımı parmaklarıyla sıkıştırdı. "Gelir şimdi."
Havaalında, dışarıda öylece Akın'ın gelmesini bekliyordum. Uçağı inmiş olmalıydı ancak Akın hâlâ etrafta görünmüyordu.
"Hâlâ yok."
Birkaç saniye geçmişti ki, elindeki bavuluyla içeriden çıkan Akın'ı gördüğümde Aiden'ın yanından ayrıldım ve koşarak Akın'a sarıldım. Ona hızla sarıldığımda biraz sarsılmış olsa da birkaç saniye duraksadı, ardından ona sarılan kişinin ben olduğumu anladığında kollarını sıkıca bedenime doladı.
"Alisa..." diye mırıldandı, uzun zamandır duymadığım bir şekilde seslenmesi garip gelmişti. Burada herkes bana Lisa diyordu, Alisa değil.
"Off," diye mırıldandım, kolları arasından çıkarken. "Çok özledim, çok çok özledim."
"Haber bile vermeden çekip gitmeyi biliyordun ama?"
"Bunu konuşmuştuk," dedim, ayrıldığımız sırada. "Sana veda edemezdim."
"O gece yanıma gelip benimle uyumak istediğinde bir boklar olacağını anlamıştım da, neyse," diyerek elini saçlarıma attı ve saçlarımı karıştırdı. Yanımıza adımlayan Aiden'ı gördüğünde ve Aiden elini uzattığında, Aiden'ın uzattığı eline birkaç saniyeliğine baktı. Ardından Akın da elini uzattı.
Akın daha önce sadece bir iki kez biz görüntülü konuşurken Aiden'ı görmüş, birkaç kelimelik muhabbetler etmişlerdi. Onun dışında hiçbir iletişimleri yoktu.
"Merhaba," diyen Aiden'la Akın da selam verdi, ardından Aiden'ın arabasına yöneldik.
Akın da bizimle beraber Aidenların evinde kalacaktı. Ev zaten çok büyüktü, dolayısıyla oda konusunda herhangi bir sıkıntı yoktu.
"Sen kilo mu aldın?" diyen Akın'la omuz silktim.
"Evet, tam olarak bir buçuk kilo."
"İyi iyi," diye gülerek beni tekrar kendisine çekti. Sürekli çok zayıf olduğumu ve kilo almamı söylediği için bir buçuk kilo almış olmam onu sevindirmiş olmalıydı, oysa ki annemi sinirlendirirdi.
Kendi kendime başımı salladım, o kadından bahsetmek bile midemi bulandırıyordu.
Arabada biz Akın'la beraber arka koltuğa oturmuştuk ve Aiden da arabayı kullanıyordu. Birkaç dakika geçmemişti ki Aiden'ın telefonu gürültüyle çalmaya başladı. Tek eliyle direksiyonu tutarken diğer elindeki telefonu kulağına yasladı.
"Efendim?" dedikten sonra kaşları çatılmıştı, dikiz aynasından mimiklerini görebiliyordum. Sert bir nefes vererek birkaç saniye bekledi. "Bir kere, sadece bir kere başını belaya sokma, aptal," dedikten sonra sinirle telefonu kapattı.
"Ne oldu?" dedim, dikiz aynasından göz göze geldiğimizde. "Kötü bir şey mi var?"
"Aptal Sophia kafedeki kızlardan birisiyle kavga etmiş."
Devam etmesini beklercesine gözlerinin içine bakmaya başladığımda omuz silkti. "Kafeden atılmış, önemli bir şey yok yani."
"Onu almaya mı gidiyoruz?" dedim, evin yoluna sapmadığını fark ettiğimde. Yavaşça başını salladığında dudaklarımı yalayarak arkama yaslandım.
Biraz sonra Sophia'yı olduğu yerden almış ve eve dönmüştük. Ben Akın'a kalacağı odayı göstermiş, yatağın üzerine oturmuştum ve öylece Akın'ı izliyordum.
"Ee?" diyerek güldü ve yanıma gelerek yatağa oturdu. Sırtını da yatak başlığına yaslamıştı.
"Biraz zaman geçti üzerinden," diyerek gözlerimi Akın'ın gözlerine çevirdim. "Aris-"
Aris'in ismini duyduğu anda kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı. "Ne oldu Aris'e?"
"Geçen gün bana buraya geldiğimden beri ilk defa mesaj attı," diyerek omuz silktim. "Numaramı senden mi aldı?"
"Ondan neden ayrıldın, Alisa?" dedi, kıstığı gözleri beni odağına almışken. "Aranızda bir şeyler olduğunu zannetmiştim. Aris için vardı da, senin için de olduğunu düşünmüştüm."
"Vardı çünkü."
"O zaman ondan neden ayrıldın?"
"Çünkü ben buradayım, Akın," dedim omuzlarımı kaldırarak. "Uzak mesafe ilişkisi değil olay, ben bir daha Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyorum. Az çok da olsa görüşemeyeceğiz yani. Ne yapacaktı? Benim için üniversitede gelip burada mı okuyacaktı?"
"Yapardı," dedi, tereddütsüz bir şekilde. "Aris, bunu yapardı."
"İki gün üzülür sonra-"
"Dört senedir en yakın arkadaşım olan kişiden bahsediyoruz, Alisa. Onu senden çok daha iyi tanıyorum." Duraksadı, sert bir nefes verdi. "Üstelik ikizim olman bu konuda sana sinirli olmadığım anlamına gelmiyor. Sen çekip gittikten sonra onun ne halde olduğunu gören de sen değildin, bendim. Ne zannediyorsun ki? Mutlu bir şekilde devam ettiğini, aptal bir lise aşkı diyerek geçtiğini mi?"
Evet?
"Ne hale düştüğü hakkında hiçbir fikrin yok. Ne dedin de ayrıldın bilmiyorum ancak Aris kendisinden beklenen davranışları sergilemiyordu, Alisa. Kendi evinde kalmaya devam ettiği sürece içki içtiğini fark ettiğimiz için onu zorla ailesinin yanına yerleştirdik ve inan bana, bunun Aris için ne anlama geldiğini asla bilemezsin."
"Türkiye'nin U-19 basketbol maçı burada yapılacakmış."
"Haberim var," dedi, aksi bir sesle. "Ve sen ister gel ister gelme, ben o maça gideceğim. Ancak arkadaşımı bir kez daha kırmana asla müsaade etmem, Alisa."
Gözlerimi kaçırdım.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cheiro No Cangote
Kurzgeschichtenİkizimin en yakın arkadaşıydı belki ama benim değildi.