on iki

617 57 2
                                    

dört diyor geriye çekiliyorum ve tekrar, önceki bölümleri atlamayın. bugün attığım dördüncü bölüm olduwşflwfpwfpefpekfpw

Basketbol maçları farklı bir okulda olacağından okuldan kalkan servisle maçın yapılacağı sahaya gelmiştik. İki servis şeklinde gidiyorduk çünkü belli bir seyirci götürme hakkımız vardı ve Ümit Hoca takımın yalnız kalmasını istemediği için bir servise de bizi doldurmuştu.

Toplam on beş kişiydik ve benim hiçbirisiyle normalde muhabbettim yoktu, hatta neredeyse hiçbirisini tanımıyordum da.

Okula geldiğimizde servisten inmiş, içeriye girmiştik. Basketbol takımı üzerini değiştirmek için soyunma odasına girdiğinde biz de tribünlere geçmiştik.

Karşılaşacakları takım bizden daha önce gelmiş ve ısınmaya başlamıştı bile. Okuduğumuz okul kolej olduğu için çoğu okul tarafından hoş karşılanmıyorduk. Daha öncesinde bir kere karşılaşacağımız okul maça yarım saat kadar geç gelmişti ancak hakemler okuduğumuz okul kolej olduğu için bunu göz ardı etmişlerdi.

Sahaya inen Akınları gördüğümde düşüncelerimi bir kenara atarak onları izlemeye başladım. Okulun formaları lacivert-beyaz renklerinde olurdu. Altlarındaki şort lacivert renginde, formaları ise beyaz renkteydi. Bütün branşlarda aynı formalar kullanılırdı. Yalnızca final maçlarında Ümit Hoca bunları değil, diğer formaları giymemizi söylerdi, o kadar.

Akın arkasında 7 yazan forması ve altındaki AKIN ismiyle duruyor, yanındaki Aris ise 9 rakamı ve ARİS ismiyle bekliyordu. Aris şortunun altına beyaz bir basketbol taytı giymişti, ayağında ise beyaz basketbol ayaklabıları vardı. Akın ise onun aksine uzun tayt giymiş, ayağına ise kırmızı ayakkabılarını geçirmişti. O ayakkabılarından kurtulamıyordu, uğurlu olduklarını iddia ediyordu.

Yanımda oturan Doruk, elindeki telefonuyla uğraşıyordu. Mert Doruk'un yanında oturuyordu ve benim yanımdaki boşluğa da daha önce hiç tanışmadığım ancak ismini bildiğim Çağatay vardı. Futbol takımındaydı, ismini okulda az duymuyordunuz.
Sarıya çalan kumral saçları ve mavi gözleri vardı ve aslını istersiniz tam benim tipimdi.

"Akın'ın kardeşi olmak zor oluyordur," diyerek güldü. Ona baktığımı fark edince omuz silkti. "İsmi kızların dilinden düşmüyor diye söyledim."

"Ben umursamam öyle," diyerek omuz silktim. Bu doğruydu, çok takılmazdım çünkü takılıp ne yapacaktım? Akın her gün başka kız gösteriyordu bana.

Terlemeye başladığımı hissettiğimde üzerimdeki deri ceketi çıkartarak Çağatay'ın üzerinden uzandım ve yanındaki boşluğa bıraktım. Bu sırada Çağatay da gözlerini bana kitlemişti.

"Ne o?" diyerek güldüm. "Etkilendiğini söyleme bana."

"Gözlerinin etkilemediği birisi var zannediyorsun sanırım," diyerek o da güldü. Flörtöz bir tavırla konuşuyordu ve bunu duyan Doruk beni kolumdan tutarak ayağa kaldırmıştı.

"Bence ben Çağatay'la yan yana oturmalıyım."

"Ne?" dedim. "Ne yapıyorsun?"

"Gözümün önünde birisiyle flört etmene göz yumamam," dedikten sonra benim yerime oturdu ve kolunu omzuma atarak sırıttı. "Akın beni parçalayabilir de."

Gözlerimi devirerek kolumdaki omzunu ittirdim. "Bana karışamazsın."

"Karışmıyorum, canım. Sadece burada oturmak istedim de."

Umursamadan sahaya bakmaya başladım. O sırada da sıkıntıyla oflayan Aris'le göz göze gelmiştim. Birkaç saniye sonra o gözlerini benden çekmediği için gözlerimi kaçırarak ayağa kalktım.
"Nereye gidiyorsun?" diyen Doruk'la kaşlarımı çattığımda ellerini kaldırdı. "Sormadım say."

Eteğimi düzelterek Çağatay'dan ceketimi istedim ve ceketimin cebinden telefonumu alarak çantamdan cüzdanımı çıkarttım. Okulun kantinini bulmam gerekiyordu, canım bir şeyler istemişti.

Salondan çıkarak okulun bahçesinde dolaşmaya başladığımda yanımdan geçen bir kızı durdurarak kantinin yerini sormuştum. Okulun içinde olduşunu söylediğinde okula ilerlemiş, kantinden kendime su ve tuzlu kraker aldıktan sonra salona ilerlemeye başlamıştım. Salona girdiğimde yan yana duran dört kızdan birisi elinde tuttuğu telefonu diğerlerine gösterdi.

"Soy ismi Bozdemir'miş. Çok fazla Aris olmadığı için çabuk buldum. Baksanıza fotoğraflarına."

"Akın'ın hesabını buldunuz mu?"

"Bu galiba. Aris'in yanındaki."

Gözlerimi devirerek yanlarından geçtiğimde kızlar beni görmüş ancak bir şey söylemeden telefonla uğraşmaya devam etmişlerdi. Kalktığım yere oturarak krakerimi açtım ve yemeye başladım.

Maç da biraz sonra başlamıştı zaten.

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin