İki gün sonra, çarşamba günü, erkek basketbol takımının ikinci maçına kötü olduğumu söyleyerek gitmedim.
Çünkü onu görecektim ve beni görmek istemiyor olmasını anlardım.
Dört gün sonra Akın beni zorla kafeye götürmeye çalıştığında kütüphaneye gideceğimi ve çok ödevim olduğunu bahane ettim çünkü hâlâ beni görmek istemiyor olabilirdi.
Yedi gün sonra onu okulda, kantinde gördüğümde suratıma bilr bakmamıştı. Yanındaki Mert bana selam vermiş olsa da o hiçbir şey söylememiş, gözlerime dahi bakmamıştı.
Garip hissettirmişti, belki de kalbim kırılmıştı? Emin olamıyordum ancak hak ettiğimin farkındaydım.
Şimdi ise salı günündeydik, yani sekizinci günde.
Kantinden içeriye girdiğimde onu Akın'larla beraber göreceğimi biliyordum ancak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yemeğimi alarak masalarına gittiğimde herhangi bir tepki vermemişti. Doruklar selam vermiş, Akın göz kırpmıştı ancak o herkes yemeklerini yerken bir şey söylememişti, kalkıp gitmemişti de.
Yemeğimi bitirdikten sonra "Ben sınıfa çıkayım," diyerek ayaklandığımda Akın bileğimi tutarak beni durdurmuştu.
"Senin neyin var?"
Gözlerim kısa bir an için Aris'e değdikten sonra tekrar Akın'ı bulmuştu. "Bir şeyim yok."
"Alisa-"
"Akın, ne yapıyorsun?" diye sinirle fısıldadığımda sert bir nefes vererek bileğimdeki elini bıraktı.
"İyi," dedi. "Neyin varsa var. Sormak hataydı."
Derin bir nefes aldım. "Akın-"
Beni dinlemeden yemeğini yemeğe başladığını gördüğümde dişlerimi sıkarak kantinden çıktım. Neden herkesi kırıyordum ki?
Üzerimdeki monta sarılarak arka bahçeye ilerledim ve boş banklardan birisine oturarak ellerimi montun ceplerine yerleştirdim.
Sanırım gerçekten annemin düşündüğü gibi bir hayal kırıklığıydım.
Gerçekten, ne yapıyordum? Aris'i kırmıştım, Akın'ı kırmıştım. Fark etmeden kalplerini kırdığım daha bir sürü kişi olduğuna da adım gibi emindim.
Adım sesi duyduğumda kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Bana doğru gelen Aris'i gördüğümde ise şaşırmıştım, benimle asla konuşmaz, bir daha yakınıma bile yaklaşmaz diye düşünüyordum.
Herhangi bir şey söylemeden yanıma gelerek oturdu ve karşıya bakmaya başladı. Gözlerini bana çevirmiyordu.
"Sence," diye mırıldandım. Ardından sesimin çatlak çıktığını fark ederek boğazımı temizledim. "Sence ben bir hayal kırıklığı mıyım?"
Kaşları çatıldı. Yeşil gözlerini gözlerime çevirdiğinde omuz silktim. Ardından tekrar ettim.
"Sence ben bir hayal kırıklığı mıyım?"
"Hayır," dedi. "Saçmalama. Neden böyle düşünüyorsun?"
Histerik bir şekilde güldüm. "Çünkü herkes böyle düşünüyor."
Bir şey söylemedi, sadece bana bakmaya devam ediyordu. "Okul çıkışı işin yoksa biraz konuşabilir miyiz?"
"Yok," dedi. "Olur."
Başımı sallayarak ayağa kalktım. "Özür dilerim."
Ardından cevap vermesine bile izin vermeden yanından ayrıldım.
•
bye
sonraki bölümü bekleyin