Davetin olduğu mekandaki insan sayısı gittikçe artıyordu ve bu rahatsız ediyordu. Her baktığım yerde okuldan insanlar görüyordum ve bu daha da rahatsız hissettiriyordu.
Aris gece boyunca kolunu belimden indirmemiş, Akın'ın ters bakışlarına maruz kalsak da umursamamıştı.
"Dudağındaki kırmızı ruj sinirimi bozdu," dediğinde kaşlarımı kaldırarak suratımı suratına çevirdim. Neden böyle söylediğini anlamamıştım.
"Yakışmamış mı?"
"Hayır, çok yakışmış," diyerek beni kendisine çekti. "Ama seni öpmek istiyorum ve bunu herkesin içinde yapmak istemiyorum."
Güldüğümde gözleri birkaç saniyeliğine kırmızı dudaklarıma kaymış olsa da kendisini toparlayarak elindeki içki bardağını dudaklarına yasladı.
"Ne olur uzaklaşın biraz," diye yakınan Akın'la gözlerimi ona çevirdiğimde Doruk, Barın ve Mert'in de bize baktıklarını görerek kaşlarımı çattım. "Ben bunları da mı görecektim?" diyerek gözlerini deviren Akın'la Aris yanımda güldüğünde ben de gülmüştüm.
"Lan çok ani oldu sizin bu ilişkiniz. Ben daha kabul edemedim, siz yanımızda oynaşıyorsunuz-"
Akın sinirle Barın'ın koluna vurduğunda Barın kaşlarını çattı. "Ne? Öpüşmediler mi sanıyorsun? Aris içine düşecek kardeşinin neredeyse, bana vurman neyi değiştirecek?"
Akın herhangi bir şey söylemese de bana ters ters bakmıştı. Omuz silkerek Aris'e biraz daha yaslandım.
"Aslında buradan çıkıp bir yerlere mi gitsek?" diyen Mert'le hepimiz ona döndüğümüzde suratını buruşturdu. "Bu kadar ciddi ortamlar beni geriyor. Sıkıldım, çıkıp bir yerlere mi gitsek?"
"Alisa burada kalacaksa neden olmasın?" diyen Akın'la kaşlarım çatıldığında güldü. "Dalga geçiyorum. Ben de darlandım, bizimkilere haber verelim de çıkalım."
Aris elini belimden çektiğinde Akın'ın yanına ilerleyerek annemle babamın yanına yürümeye başladık.
"Kıskanç abi tavırları sana hiç yakışmıyor," dedim, alayla. "Hem de hiç yani."
Gözlerini devirdiği sırada annemlerin yanına gelmiştik. "Biz çıkıyoruz," diyerek anneme bakmaya başlayan Akın, beni yönlendirerek çıkışa ilerlemeye başladı. Muhtemelen annem bizi darlayacaktı ve bunu istemediği için hızlı hızlı kaçıyorduk.
Ceketlerimizi ve çantamı aldıktan sonra dışarıya çıktığımızda Arislerin bizi beklediğini görerek ceketime sarındım. "Ee," dedi, Mert. "Nereye gideceğiz? Fikir benden çıktı, gideceğimiz yeri de siz bulun."
"Bar ortamını kafam kaldırmayacak şu an," diyen Akın, kolunu omzuma attı. Uzun boyluydum ancak Akın benden daha uzundu. Onun yanında kısa kalıyordum. "Sakin bir yerlere geçelim."
"Benim evime geçelim," diyen Aris, kaşlarını kaldırdı. "Kendi evime. Rahat rahar takılırız."
Kendi evi mi vardı yani?
"Araban yanında mı?"
Aris başını sallayarak ilerlemeye başladığında onu takip etmeye başladık. Bizden bir yaş büyük olmasının avantajları bunlardı işte, ehliyeti vardı bir kere.
Her zamanki gibi öne ben, arkaya ise Akın, Mert, Barın ve Doruk zorla oturduklarında önde onlara bakarak gülüyordum. Sürekli böyle oluyordu, kız olduğum için önde oturuyordum ve onlar da arkada sıkışmak zorunda kalıyorlardı.
Çok uzun sürmeyen bir yolculuk sonunda Aris'in evine geldiğimizde ben etrafı incelemeye başlamıştım. Koyu renklerle döşenmiş bir evdi ancak oldukça güzel ve ferahtı.
"Gece burada kalırız," diyen Akın, üzerindeki ceketi hızla çıkarttı. "Sen bana birkaç parça kıyafet versene, daraldım bunlarla."
"Ben ne yapacağım?" dedim, üzerimdeki deri ceketi çıkartırken. "Bu elbiseyle duramam."
"Veririm benimkilerden," diyen Aris'le başımı salladım. Onlar topluca Aris'in odasına yöneldiklerinde Aris elindeki kıyafetlerle çıkıp yanıma gelmişti.
Elindeki eşofmanı ve sweatshirtü bana uzatarak saçlarını karıştırdı. "Şu oda boş, orada giyinebilirsin."
Başımı sallayarak odaya ilerlemeye başladığım sırada bileğimi tutarak beni kendisine çekmiş ve dudaklarını dudaklarıma yaslamıştı.
Birkaç saniye ne yapacağımı bilemesem de kollarımı boynunda birleştirerek öpücüğüne karşılık vermeye başladım. Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında alnını alnıma yaslamış, addından gülmüştü.
"Hadi," dedi. "Akın gelmeden git giyin."
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cheiro No Cangote
Historia Cortaİkizimin en yakın arkadaşıydı belki ama benim değildi.