önceki bölümü de atlamayın
•
Öğle arası yemek yemek için sınıftan çıktığımda bir yere toplanan kalabalığı fark ederek kaşlarımı çattım. Bu tarz şeylerle ilgilenmezdim ancak Akın, Doruk ve Barın'ı da orada görüyordum.
Yönümü değiştirerek hızla oraya ilerlemeye başladım ve kalabalığın içine girerek Akın'ın yanına ilerledim. Karşı karşıya duran Aris ve futbol takımında olduğunu bildiğim bir çocuk birbirlerne ters ters bakıyorlardı. Üstelik çocuğun kaşından akan kan Aris'in ona yumruk attığını bağırıyordu.
Alayla güldüm. Daha birkaç gün önce beni Sude'ye top attım diye yargılayan çocuk değil miydi bu?
Gülmeye başladığımda bana dönen gözleri yok sayarak alayla Aris'e bakmaya başladım. "Neden böylesin?" diyerek kaşlarımı kaldırdım. "Kavga etmeyi bu kadar seven..."
Elleri iki yanında yumruk olduğunda neyden bahsettiğimi anladığını fark ederek başımı iki yana salladım. Aris kavga etmezdi, kavga ettiyse mutlaka sebebi olmalıydı ancak yargılamak kolay, yargılanmayı sindirmek ise zordu, değil mi?
Arkamı dönerek ilerlemeye başladığımda nöbetçi hocanın sesi duyulmaya başlanmıştı. Biraz sonra bileğimde hissettiğim kemikli parmaklarla durarak Aris'e bakmaya başladım.
"Ben kavga etmem," diyerek kaşlarını çattı. "Eğer kavga ediyorsam bir sebebi vardır."
"Neden açıklama yapmaya çalışıyorsun ki?" diyerek onuz silktim. "Bak bana. Sen beni yargıladığında gelip sana açıklama yapmaya çalıştım mı?"
"Beni yanlış tanımaman için-"
"Yanlış tanısam ne değişecek?" diyerek başımı salladım. "Madem yargılanmayı sevmiyorsun o zaman yargılamayı da kes. Sana yapılmasını sevmediğin şeyleri sen de yapma."
"Ben seni yargılamadım," diyerek alayla güldü. "İkizinle okdukça yakınım, ne yapsan haberimiz oluyor. Alisa birisiyle kavga etmiş, diyorlar; geliyoruz. Alisa birisini rezil etmiş, diyorlar; geliyoruz. Alisa olay çıkartmış, diyorlar; geliyoruz. Biz sürekli geliyoruz ancak hiçbir zaman geçerli bir sebebin olmuyor senin. Bana ters baktı ya da beni sinir etti. Ne zaman önümüze geçerli bir sebep getirdin?"
"Olaya çok yanlış yerden bakıyorsun," diyerek saçlarımı düzelttim. "Asıl soru şu; Sen ne zaman asıl sebebini öğrenmek istedin?"
Kaşlarını çattığında omuz silktim. "Sen beni tanıyor musun? Cidden tanıdığını mı zannediyorsun? Sen bizim ailevi meselelerimizi ya da benim arkadaşlık ilişkilerimi bilmeden bana yorum yapma hakkını kendinde nasıl buluyorsun?"
"Ailevi mesele mi?" diyerek aşağılayıcı bir gülüş takındı. "Sen yaşadıklarınıza, yani Akın'ın bana anlattıklarına ailevi mesele mi diyorsun?"
"Peki sen benim ailevi meselelerimi aşağılama hakkını nereden buluyor ve Akın'ın anlattıklarının tam olduğuna nereden emin oluyorsun?" Kaşları çatıldığında ellerimi iki yan açarak onuzlarımı kaldırıp indirdim, suratımda saçma bir sırıtış vardı. "Hiçbir şey bilmiyorsun. Hiçbir şey. Gidip Akın'a sormaya sakın kalkma çünkü Akın da anlatmayacaktır. Eğer merak ediyorsan, o dört kişilik evde ailevi sorunları olan bir çocuk varsa o çocuk Akın değil, benim. Gidipte sakın benim meselelerimi Akın'a sormaya kalkma çünkü ben, beni yargılayan insanların benim hakkımda bir şeyler bilmesinden nefret ederim."
"Alisa-"
"Senelerdir benim hakkımda hiçbir şey öğrenemedin, değil mi?" diyerek güldüm, tekrar. "Öğrenme, Aris. Sakın öğrenme. Ve deneme de."
•
ben buraya sürekli bölüm atmak istiyorum, sürekli
