Elimdeki çatalı önümdeki makarnaya batırarak makarnayı incelemeye başladım. Çok fazla yemek seçerdim ve bu makarna sosluydu, sosu ise garip duruyordu.
Suratım buruştuğu sırada karşımdaki sandalye çekilmiş ve Akın oturmuştu. "Sen yemezsin o makarnayı," diyerek önümdeki tepsiyi kendi önüne çekti. "Dışarı çıkıp bir şeyler alayım mı?"
"Yok," diyerek omuz silktim. "Aç değilim."
"Sabah kahvaltı etmiştik gerçi," dedikten sonra çatalı makarnaya bastırarak ağzına attı. Çift yumurta ikizi olmamıza rağmen birbirimize görünüş olarak baya benziyorduk. Akın benim erkek halim gibiydi. Bir de göz renklerimiz arasında birkaç ton fark vardı, o kadar.
Akın bir yere elini kaldırdığında suratımı buruşturdum. Arisleri çağırdığına emindim ancak ben onlarla anlaşamazdım. Ben özellikle de Aris'le anlaşamazdım.
Aris ve Barın gelip masaya oturduklarında sırtımı sandalyeye yaslayarak ikisine bakmaya başladım.
"Selam," diyen Barın'la tepki vermediğimde Barın gözlerini devirdi."Ne yaptın? Konuştun mu Nihal Hoca'yla?" diyen Akın, bir çatal makarnayı daha ağzına attığında Barın başını iki yana salladı.
"Yok. Bugün boş günüymüş, okula gelmemiş."
Aris elindeki telefonun ekranını kilitleyerek masaya bıraktıktan sonra ellerini saçlarından geçirdi. "Neden konuşmaya çalışıyorsun ki? Çıkıp iki şarkı söyleyecek, sonra bırakacaksın zaten."
"Çık sen söyle o zaman," diyen Barın, suratını buruşturdu. "Kim uğraşacak onun provalarıyla?"
"Haftaya hafta sonu parti verilecek," diyen Aris, siyah gözlerini bana çevirdi. "Sen duydun mu nerede olacağını?"
Başımı iki yana salladığımda sırtını sandalyeye yasladı. "Senin şimdiden gerilmen gerekmiyor muydu?" diyerek alayla güldü, Aris. "Kıyafet falan seçmen, makyaj yapman lazım ya hani."
"Bilmem," dedim, omuz silkerek. "Bu daha çok senin yapacağın işmiş gibi geliyor. Çünkü genelde sen şey modunda oluyorsun ya, acaba bugün hangi kızı düşürsem?"
Tamam.
Aslında hiçbir zaman öyle bir modda olmuyordu. Hatta popüler olmasına reğmen etrafındaki insan sayısı da çok azdı.
"Kız düşürmeye çalışmıyorum ben," diyerek omuz silkti. "Çünkü bir şey yapmama gerek kalmadan düşüyorlar."
Egoist.
Ayağa kalktığımda Akın gözlerini bana çevirmişti. "Nereye?"
"Tuvalete," dedim. "Gelecek misin?"
Yemekhaneden çıkarak sınıfa ilerlemeye başladığım sırada karşıma çıkan Selen'le duraksadım. Tam karşıma geçmiş, bana bakmaya başlamıştı.
"Ne?" dedim. "Ne var?"
"Hiç," dedi, alayla. "Sadece küçük bir sorun var."
"Ya," diyerek elimde tuttuğum telefonu üzerimdeki kot ceketimin ceplerine yerleştirdim. "Neymiş o sorun?"
"Sen."
Gerçekten, o kadar uğraşamayacaktım ki şu anda Selen'le.
"Sana iyi eğlenceler," deyip yanından geçeceğim sırada kolumu tuttuğunda hızlı bir atakla kolumu elinden kurtardım ve tuttuğum kolunu büktüm. Bahçedeki insanlar bize bakmaya başlamışlardı. "Benimle uğraşmaman gerektiğini sana defalarca kz söyledim," diyerek gözlerimi duvara çevirdim. Duvarda kamera vardı, doğrudan olduğumuz yeri gösteriyordu ancak hiçbir zaman böyle şeyleri umursayan birisi olmamıştım.
Tuttuğum kolunu ittirerek bıraktıktan sonra "Bir dahakine kolunu bükmekle bırakmam," diyerek kaşlarımı çattım.
"Ya ne yaparsın?"
"Bunu burada, bütün okulun önünde mi göstermemi istersin cidden?" diyerek alayla güldüm. "Rezil olmak istediğine emin misin?"
Selen bana ters ters bakarak yanımdan gittiği sırada koşarak yanıma gelen Akın'ı görerek sert bir nefes verdim. Arkasından da yavaş adımlarla Aris ve Barın geliyordu.
"Kavga mı edecektin yine?"
Arkasında duran Aris'in bana olan bakışlarını görüyordum. Öyle bir bskıyordu ki, sanki umutsuz bir vakaya bakıyor gibiydi. Gözleri de şey der gibiydi, yine ve yine kavga etmiş.
"Hiçbir suçum yok," diyerek omuz silktim. "Cidden suçum yok."
"Öncekileri de biliyoruz, Alisa," diyen Aris, gözlerini devirerek Akın'a baştsn savma bir selam verdi. "Ben sınıfa çıkıyorum."
Aptal.
Yargılamaktan başka hiçbir şey bildiği yoktu ancak yargılamayı o kadar çok seviyordu ki.
•