yirmi yedi

510 40 3
                                    

Kolunun altına girdiğim Akın'la beraber ikili koltuğa oturmuş karşımızdaki ekranı izliyorduk. Film açalım demişlerdi ve ekranda oynayan bir aksiyon filmiydi.

Her ne kadar Aris erkek arkadaşım olsa da, Akın ikizimdi. Dolayısıyla şu anda Akın'ın kolunun altındaydım.

Film bittiğinde Aris hepimize kalacağımız odaları göstermişti. Akın ve Aris, Aris'in odasında beraber kalacaklardı. Mert, Barın ve Doruk misafir odasında kalacaklardı ve diğer misafir odasında da ben tek başıma kalacaktım. İlk başta Akın'la ikimiz aynı odada kalmayı düşünmüştük ancak başka yatak olmadığından ve Akın çok dağınık yattığım için beni azarlayıp durduğundan Aris'le kalmaya karar vermişti.

"Sabah bize güzel bir kahvaltı hazırlasan çok güzel olur," diyen Akın, saçlarımı karıştırarak sırıttı. Ben ona ters ters baktığımda kalacakları odaya yönelmişti.

"Bir dakikalığına da olsa bizi yanlız bırakmaya karar verdi sanırım," diyen Aris, sırıttı. Ardından beni kendisine çekerek başımın üzerine ufak bir öpücük kondurmuştu. "İyi geceler."

"İyi geceler," diyerek yanağına ufak bir öpücük kondurdum ve elimdeki kıyafetlerle odaya girdim.

Sabah hiç şaşmadan sekizde uyandığımda bir süre ne yapacağımı bilemeden telefonla uğraşmıştım. Saat dokuza gelmeye başladığında ise odadan çıkıp mutfağa inmiş ve kahvaltı hazırlamaya başlamıştım.

Zaten evde ses yoktu, herkes uyuyor olmalıydı.

Beceriksizliğimden dolayı bir saatin sonunda kahvaltıyı hazırladığım sırada Mert uyanmış, mutfağa giriyordu.

"Oha," dedi, gözlerini ovuştururken. "Hiç beklemiyordum. Ah, çok açım. Hepsini ben yesem?"

"Saçmalama," diye gülerek kafamı salladım. "Dorukları kaldırsana. Ben de Akın'la Aris'i uyandıracağım."

Masaya son kez bakarak isteksiz bir şekilde kafa salladı ve Dorukların kaldıkları odaya ilerlemeye başladı. Aris'in odasına yönelerek kapıyı yavaşça açtım ve yatakta birbirlerinin üzerine çıkmış bir şekilde yatan ikiliyi izlemeye başladım.

Yatağa ilerleyerek önce Akın'ın, sonra da Aris'in yanağına dudaklarımı bastırdım. Geriye çekildiğim sırada Aris gözlerini açmış ve çatık kaşlarıyla bana bakmaya başlamıştı. Kim olduğumu fark edince çatık kaşları inmiş, sırıtmıştı.

"Günaydın."

"Günaydın," diyerek Akın'ın saçlarını okşamaya başladım. "Akın, kalk hadi."

Ağzının içinde bir şeyler mırıldanarak suratını çevirdiğinde tekrarladım. "Akın, hadi. Kalk."

Oflayarak gözlerini açtıktan sonra kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı. "Saat kaç? Sekizde kaldırmadın beni, değil mi?"

"Saat on," diyerek ondan uzaklaştım. "Ve kahvaltı hazırladım. Hadi, gelin."

Akın bir süre bekledi. Bana çatılmış kaşlarıyla bakıyordu. "Sen mi kahvaltı hazırladın?"

"Dün sen diyordun kahvaltı hazırla diye."

"O şakaydı. Sen böyle şeyler yapamazsın. Doğru söyle, ne kadar zamanını aldı?"

Ona ters ters baktığımı görünce gülerek yanıma geldi ve saçlarımı karıştırarak boş bir sandalyeye oturdu. Karıştırdığı saçlarımı düzelterek homurdandım.

Önündeki yumurtaya birkaç saniye baktıktan sonra kaşlarını çattı, elindeki çatalı yumurtaya batırıp bana uzattı. "Ne?" dedim, kaşlarımı çatarak. "Akın ne yapıyorsun?"

"Yemeni bekliyorum," dediğinde çataldaki yumurtayı yiyerek ne yaptığını anlamaya çalıştım. "Zehirlenirsek sen de zehirlen diye," diyerek gözlerini masaya çevirdi. "Hepimizi öldürmeye çalışıyorsun falan zannederler sonra."

Ona boş bir bakış göndererek önümdeki yumurtadan yemeye devam ettim. Söylediği kadar becereksiz değildim. O öyle zannediyordu ancak değildim. Her yaz Çeşme'deki yazlığa tek başıma gidip en az bir hafta kaldığım zamanlar olurdu ve o zamanlarda sürekli dışarıdan yiyorum zannetse de öyle değildi. Kendime yemek hazırlayabiliyordum. Basit şeyler olsa da yapabiliyordum.

"Alındın mı sen?" diyerek gülen Akın, kolunu omzuma atarak beni kendine çekti ve dudaklarını şakaklarıma bastırdı. "Kızım ne bileyim ben, sen evde hiçbir şey yapmıyorsun."

"Çeşme'de tek başıma ne yapıyorum sanıyorsun?" diyerek güldüm ve kolunun altından çıkarak kahvaltımı etmeye devam ettim. Karşımda oturan Aris'le göz göze geldiğimizde bana hafifçe göz kırpmıştı. Ardından kahvaltısını etmeye döndüğünde ben de çatalımı salatıklara bastırarak ağzıma attım.

"Annem mesaj atmış," dedi, Akın, elindeki telefona bakarken. "Ne zaman gelirsiniz diye."

"Buradayız daha. Burdan sonra da benim kendime bir şeyler almaya gitmem gerekiyor. Sen benimle gelir misin yoksa eve mi geçersin?"

"O işkenceyi kendime çektirmeyeceğim," diyerek başını iki yana salladı. "Gidersin sen." Ardından gözleri Aris'e kaydı, kaşlarını çattı. "Bak karşında benden daha iyi bir seçeneğin var."

Sırıttım.

Aris kafasını iki yana sallayarak güldü.

"Kıskançlık yapma, Akın," diyerek gözlerimi masadakilere çevirdim. Doruk, Barın ve Mert sessiz sessiz yemeklerini yiyorlardı ve Doruk için çok garip bir durumdu. Doruk hiç susmadan konuşmaya bayılırdı.

Kahvaltılarımızı ettikten sonra üzerimizi değiştirmiştik. Akın, Aris'in kıyafetlerinden kot pantolon, beyaz bir tişört ve spor ayakkabı giymiş, ardından beni öperek gitmişti. Ben de elbisemi ve topuklularımı tekrar giymek zorunda kalmıştım. Ardından Aris'le beraber biz de evden çıkmış, alışveriş merkezine gitmeye başlamıştık.

çok geç attım sanırım ve bunun için üzgünüm, sadece bu aralar kendime bile zor zaman ayırıyorum ki burada yazmak için zaman harcayamıyorum. hatta istesem de yazamıyorum, affola.

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin