otuz

442 38 1
                                    

Üzerimdeki siyah elbiseyle aşağıya inerek anneme ve babama bakmaya başladım. Akın da benim peşimden aşağıya inmişti.

Bir aile dostumuzla yemeye gideceğimizi ve şık giyinmemizi söyledikleri için ben siyah bir elbise ve topuklu ayakkabılar giymiş, üzerime deri ceket almıştım. Maşalı saçlarım ve hafif makyajlı yüzümde Akın'a bakıyordum.

Akın da kumaş bir pantolon ve beyaz bir gömlek giymişti ancak klasik ayakkabı giymeyi reddederek beyaz spor ayakkabılarını giymişti. Yanıma gelerek kolunu omzuma attı ve yanağımı öperek sırıttı.

"Sen yine çok güzel olmuşsun ama bu hazırlık gereksiz değil mi?"

Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim. "Gereksiz," diye mırıldanarak omuz silktim. "Ama böyle giyinmezsem annemin neler yapacağını biliyorsun."

Başını sallayarak suratını buruşturdu. "Hadi," diye araya girdi o an, babam. "Gidelim."

Yemeğe gideceğimiz restauranta geldiğimizde arabadan inerek girişe yöneldik. Ceketlerimizi verdikten sonra bizim için ayrılan masaya yöneldik. Aile dostumuz dedikleri aile bizden önce gelmiş, masada oturuyorlardı.

Bizden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bir erkek ve bir de bizimle yaşıt gibi duran bir kız vardı. Geldiğimizi gördüklerinde dördü de ayaklanmıştı ve annemler selamlaşmaya başlamışlardı.

Kadın bana döndüğünde suratına samimi bir gülümseme yerleştirdi. "Alisa, çok güzel bir kız olmuşsun."

Kadının iltifatı karşısında ne tepki vereceğimi bilemeyerek teşekkür ettim. Ben kendi annemden bile bu cümleyi duymazdım, bir başkasından duymak garip gelmişti.

"Ceyda ben," diyerek elini uzattı ve gülümsedi kız. Uzattığı elini sıkarak ben de gülümsedim.

"Alisa."

Yanındaki bizden birkaç yaş büyük gibi duran adam da elini uzattığında elini sıktım.

"Metehan."

Elimi elinden çektikten sonra Akın'la yan yana masaya oturduğumuzda elimde tuttuğum telefonumu masanın üzerine bıraktım.

"Sen konuştun mu hiç Aris'le?" dediğinde kaşlarımı çattım. Aris'e sanırım kırgındım, bir müddet konuşmamamız çok daha iyiydi.

"Hayır," dediğimde gözlerini devirdi.

"Neden?"

"Nasıl neden?"

"Yaptığın şeyin saçmalığının farkında değilsin sanırım," diyerek kaşlarını çattı, mavi gözleri doğrudan benim gözlerime odaklanmıştı. "Kızı ne kadar zor durumda bıraktığının farkında mısın?"

"Öyle mi diyorsun?" diyerek alayla güldüm. Bu aptal ortam beni zaten yeterince geriyordu ve şimdi bir de tek arkadaşım olan ikizimle mi tartışacaktım yani?

"Evet, aynen öyle diyorum. Kız on dakika geçmeden gömleğin aynısını getirdiği için ağzını açmadın ama eğer getirmeseydi neler yaprdın, tahmin etmek zor değil."

"Bir iki ay önce," diye mırıldandım. "Okullar ilk açıldığı aralar işte, hatırlıyor musun, bir ödev verilmişti. Ödevle saatlerce uğraşmıştım da okulda kaybetmiştim."

"Bunun konumuzla ne alakası var?"

"Sonra da çöpte görmüştüm ama o pis çöpe elimi süremediğim için eve erken dönmüş, saatlerce ödevi tekrar yapmaya çalışmıştım."

"Yani?"

"Ödevimi çöpe atan o kızdı."

Gözlerindeki ifade değişti. Bir anda değişen, pişmanlıkla dolan gözlerinden gözlerimi çekerek sert bir nefes verdim. Bu sırada karşımda oturan Metehan'la göz göze gelmiştik.

Bana ufak bir gülümseme gönderdiğinde sahte bir gülümsemeyle karşılık verdim, hiçbir şeyle uğraşacak halim yoktu.

"Alisa," diyen Ceyda'yla gözlerimi Ceyda'ya çevirdim. "Spor yapıyor musun? Fiziğin çok iyi duruyor, boyun da çok uzun."

Başımı salladığım sırada annem araya girmişti. "Uzun zamandır hobi olarak voleybolla uğraşıyor."

"Profesyonel olarak yapmak için daha sıkı çalışıyorum," diyerek kaşlarımı çattım. Annem, voleybolcu olmamı asla istemediğinden voleybol oynuyor olmamdan hobi olarak bahsediyordu.

"Öyle mi? Hangi takımdasın? Ben de küçükken çok severdim ama boyum yeterince uzun olmadığı için denemeyi bıraktım bir yerden sonra. Kısa olduğum için oynayamayacağımı söylemişlerdi."

"Yemekler de geldi," diyerek konuyu kapattı, annem. Onun için voleybol oynamam önemli bir şey değildi, gerekli hiç değildi.

Yapmam gereken tek şey formumu korumak, güzel bir fiziğe sahip olmaktı.

Ne yaparsam yapayım beni bu konuda konuşturmayacağını anladığım için gözlerimi devirerek sustum ve önüme konulan ete bakmaya başladım.

"Sen et yemeyi pek sevmezsin," diyen Akın, kaşlarını çattı. Annemle babama döndüğü sırada başımı iki yana sallayarak buna engel oldum. Annemin başka bir şey yemek istediğimi söylersem vereceği tepkiyi az çok kestirebiliyordum.

"Sorun yok," dedim, mesafeli bir sesle. "Yerim."

Akın'a kızgındım çünkü tıpkı Aris gibi davranıyordu. Koca okulda cidden değer verdiğim iki kişi vardı ve ikisi de beni dinlemeden yargılıyor, kalbimin kırılmasına neden oluyorlardı.

Yanaklarımı şişirdim.

Cheiro No CangoteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin