2.4

17.7K 981 175
                                    



Ela: Günaydın

Yalın: Günaydın Yonca

Ela: Dersiniz boş herhalde spor salonundasınız.

Yalın: Evet hoca doğurmuş.

Ela: Bizimkiler de doğursa efsane olacak da işte.

Ela: Hoca girdi sonra yazarım görüşürüz.

Cevap vermesini beklemeden konuşmadan çıkıp spor salonuna ilerledim. Yalın bir haftadır bana karşı aşırı ilgili davranıyordu. Kendimi, o beni arkadaşı olarak görüyor diye kandırmayacaktım. Benden hoşlanmaya başladığını anlamıştım hem fotoğraflarıma yapılan yorumlara verdiği cevaplardan hem de davranışlarından. Ama içten içe bunu istemiyordum.

Hep anonim olan Y.K'dan hoşlanmasını istemiştim. Ama durum böyle gitmeye devam ederse anonimliği bırakacaktım.

Spor salonuna geldiğimde kapıyı aralayıp içeride kimlerin olduğuna baktım. Yalın ve sınıfından bir kaç erkek basketbol oynuyordu. Onların dikkatini çekmeden içeri girmek istesem de şansıma çocuğun birinin atmaya çalıştığı basket potaya çarpıp bulunduğum yere kadar geldiğinde omuzlarımı düşürdüm. Bir kere de istediğim olsundu.

" Ela, gelsene. " Yalın beni çağırdığında ayağımın ucundaki topu da alıp yanlarına gittim. Topu Yalın'a uzatıp geri çekildim.

" Sizin de mi dersiniz boş? " Ellerimle saçımı düzeltip cevapladım onu.

" Ben bugün kütüphane nöbetçisiyim. Geziniyordum öyle. " Başını sallayıp topu çocuklara verdi.

" Siz devam edin ben gelirim birazdan. " Beş kişinin arasında en uzunları olan esmer çocuk topu yere bırakıp doğruldu.

" Biz yukarı çıkacağız malum üniversite sınavı." Ortak derdimizin ağırlığı ile ofladığımda Yalın onları onaylayıp topu aldı.

" O zaman gel seninle biraz eğlenelim. " Topu birden bana attığında refleks ile tuttum. Hayatım ben basketbol oynayamıyorum ama.

" Ben iyi değilim yalnız. Ayrıca yanımda kıyafetim yok terlemek istemiyorum. " Yalın yandan bir gülüş atıp soyunma odasını gidip geldi.

" Dert ettiğin şeye bak. Al benim formayı giy." Karşısında soyunmak düşüncesi yanaklarımı kızartırken formayı siyah kazağımın üzerine giydim. Şimdi ne anlamı kaldı terlemenin Allah aşkına?

" Başlayalım o zaman. " Yalın gülüp başını salladı ve böylece ufak rekabetimiz başlamış oldu.

Ben bütün vasatlığımla topu ondan almaya çalışıyordum ama mümkün değildi. Hayatım sen çekirge misin? Oraya buraya zıplıyorsun?

" Az yavaş ol ya. " Sitem edince yavaşlamış olsa da yine elinden topu alamıyordum. Bir cesaretle topa atıldığımda topu alabilmiş ve potaya koşup basket atabilmiştim. Sevinçle çığlık attığımda Yalın gülüyordu.

" Bu da dört yapraklı şansı. " Ne kadar tebessüm etsem de onun bana böyle demesine alışamamıştım. Bir haftadır bana böyle sesleniyordu. İçten içe anonimin ben olduğumu anlamasından korkuyordum. Yalın inşallah salaksındır.

Zaman böyle geçerken ben hiç eğlenmediğim kadar eğleniyordum. Ve ne zaman topu Yalın'dan almak için ona yaklaşsam, bu kadar koşturmasına rağmen hâlâ buram buram gelen parfüm kokusunu soluyordum. Tiryaki oldum sanırım.

En son kendimi yere atıp pes ettiğimde Yalın gülerek yanıma oturdu.

" Sayende on kilo verdim teşekkürler. "

Y.K | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin