2~Razı olma hiçbir sessizliğe, biliyorsun seni seviyorum

2.9K 99 1
                                    




Sabah Sevgi hanımın gelmesini beklerken boş durmamak için - Osman bey onu uyarmıştı, işi bitse bile bir şeylerle oyalanmalıydı çünkü kameralarla izleniyorlardı- dolaplardaki dağılmış dosyaları düzenledi, Sevgi hanımın masasına çeki düzen verdi.

Fabrikada yeni üretime girecek kıyafetlerin tasarımını yapmak, ilk numunelerin kontrolünü yapmak, üretime sokmak ve paketlenip teslim edilene kadar olan bütün aşamaların takibi Sevgi hanıma hızlı ve pratik olma zorunluluğu getirmişti. Tabii ki bütün işi kendi yapmıyordu ama sorumluluğunu almakta onu, yolunda gitmeyen her iş için patrona hesap verme durumunda bırakıyordu.

Kendine bir yardımcı almayı hep istemiş ama işi öğrenirken ona yük olmayacak, yük alacak çabuk öğrenen, hızlı, pratik, kafa yapısı kendi gibi bir çalışan çıkmamıştı karşısına. Ta ki Asya'ya kadar. Asya bu firmaya modelist yardımcısı olarak başvurmuştu. Tecrübesiz olmasına rağmen çalışmaya çok istekli ve ısrarcı olması sonucu, modelistlerin elinin altında işlerini kolaylaştırsın diye işe alınan kızlardan biriydi başta. Sonraları işten kaytarmamasıyla, kendine verilen her işi şaşırtıcı olacak kadar kısa sürelerde tamamlamasıyla, becerisiyle Sevgi hanımın dikkatini çekmeye başlamıştı. Bir yandan işini yaparken bir yandan da gözlüğünün üstünden Asya'yı takip etmeye başlamıştı Sevgi hanım. En sonunda da ona kendi asistanı olmasını teklif etmişti.

Asya sevinerek kabul edince, Sevgi de aradığı yardımcıyı bulmanın mutluluğunu yaşamıştı. Onu ilk başta aksesuarcılarla tanıştırmış, modanın İstanbul'daki kalbi olan Nişantaşı'nda   attığı ürkek adımları göz ucuyla izleyip keyiflenmişti. Asya'da kendi gençliğini görüyordu. Yolları ezberlemek için sokakları ve attığı adımları saydığına yemin bile edebilirdi o zamanlar. Sonrasında Asya kaybola kaybola yolları öğrenmiş, yaptığı her hatayı telafi etmeye çalışarak işi kotarmaya başlamıştı. Artık Sevgi hanım fabrika dışı işlere hemen hemen hep Asya'yı gönderiyor kendisi asıl işine daha çok konsantre oluyordu.

Saat ona doğru modelhane katına çıkıp ofisine girerken Asya'yı masasını düzeltirken bulunca gülümsedi. Hızlıca yerine geçip elindekileri masasına bıraktı. Asya'yla ayaküstü kısa bir selamlaştıktan sonra bu gün neler yapacakları hakkında konuştular. Asya'nın birazdan orada olacak şirketin şoförü Kenan'la birlikte mağazaya geçmesi oradanda Eminönü'ye gidip aksesuar alması gerekiyordu.

Asya elinde kartelalarla alt kata inip sekreterin yanına girdi. Aysunla arkadaşlardı. Hatta kendisi işe başladıktan kısa bir süre sonra sekreter arandığını öğrenince Aysun'a söylemiş, o da işe başvurup kabul edilmişti.

Kenan gelene kadar sohbet etmiş sonra yola çıkmışlardı.

Kenan çok konuşmayı sevmez, sorulan sorulara kısa cevaplar verirdi. Karşılaştığı her durumda sanki, dolandırılacak yada üç kağıda getirilecekmiş gibi tetikte duran kişilerdendi. Asya böyle kişilerin zor bir çocukluk geçirdiğini düşünürdü hep, yoksa böyle her daim hazır beklemek sonradan isteyerek öğrenilecek bir durum değildi. Güvensizliğin, kişiliğin yapı taşlarının daha yeni örüldüğü çocukluk çağında, dizilen her bir taşın arasına sürülen harca su niyetine katılmış olması gerekirdi böyle olmak için.

Bu yönden Asya'yla Kenan taban tabana zıtlardı. Asya çok çabuk güvenen, insanların yalan söylemek için bir nedene ihtiyaç duyduğuna inanan biriydi. En azından önceden böyleydi. Zamanla bu saflığa yaklaşan iyi niyetinden dolayı canı yandıkça, kendince önlemler almaya çalışmış ama Kenan gibi olmanın yakınından dahi geçememişti. Çünkü Kenan'ın güvensizliği içten geliyor dışarı doğru yayılıyordu. Asya'nın yapabildiği ise kendini koruyabilmek için dışardan duvarlar örmek olmuştu. Yaşadığı her hayal kırıklığı bu duvara yeni bir taş daha koymuştu.

Artık görünür olmanın tehlikeli olduğunu düşünmeye başlamıştı Asya. Bu nedenle kendini, hislerini, hayallerini o duvarların arkasına sıkı sıkıya saklamıştı. Ne zaman bunlardan birini ortaya serse, tam da oradan büyük bir yara alıyordu.

Dün akşam olan da buydu. Edebiyat fakültesi öğrencilerinin katıldığı bir kitap okuma toplantısına katılırken, kendi eğitim seviyesi sorun olur diye düşünmüştü elbette. Ama edebiyata olan ilgisi ve edebiyat okuyan kişilerin diğerlerinden daha naif bir ruha sahip olacaklarına olan inancı o programa katılması konusunda Asya'yı cesaretlendirmişti. Onların da diğerleri gibi diplomayla değil kişinin sahip olduğu ruhla ilgileneceklerine inanmak istemişti. Bir kaç kez daha katılabilseydi onun ruhunun küçüklüğünden beri harf harf, kelime kelime okuduğu kitaplardan, şiirlerden örüldüğünü görebilirlerdi.

Şimdi oturduğu arabanın koltuğunda bunları düşününce, sıkıntıyla bakışlarını camdan dışarı çevirdi. Dün gece boyunca yatağında dönüp dönüp durmuş ve akşam büyük bir hevesle gidip, hayal kırıklığıyla dönmesine neden olan duvarındaki deliğe büyük bir taş koymuştu.

Mağazaya vardıklarında içeri girdiler. Asya aylardır bu işi yapıyordu ama hem yurtiçine hem yurt dışına mal satan bu şirketin toptan satış mağazasındaki her biri bir birinden kurt çalışanların yanında kendini çok acemi ve ürkek hissediyordu. Bunu belli etmek istemese de her halinden okunuyordu bu gün görmemiş halleri.

Çok bir zaman geçmemişti ki mağaza bir anda yabancı müşterilerle doldu. Burası hep böyleydi. Bir anda yoğunlaşır, sonra bir anda boşalır herkes bir köşeye çekilirdi. Asya'nın Hüseyin beyden para alıp çıkması gerekiyordu. Bu yoğunluğun içinde parayı alıp cebine koyması onu açık hedef haline getirecekti ama ne zaman biteceğini bilmediği bu yoğunluğun geçmesini beklemenin de vakit kaybı olacağı kuvvetle muhtemeldi.

Hüseyin beyin müsait olduğunu gördüğü bir aralık yanına gidip usulca "Hüseyin bey ben çıkayım" dedi Asya.

"Tamam git sen. Ne kadara ihtiyacın var bu gün?"

"Altı bin beş yüz lira lazım Hüseyin bey"

Asya bu para meselesinde hala sıkıntı yaşıyordu içinde. Kendi kendine bu işin bir parçası olduğunu telkin ediyordu sürekli, daha yüksek meblağlar olduğunda mağazadan bir çalışanı yanına alıyordu ama yinede  annesinin onu devamlı uyarması ve bu işi onaylamaması içinde bir huzursuzluk duymasına neden oluyordu.

Gerçi annesi sadece bu işte değil hiç bir işte çalışmasını istemiyordu. Ona göre evde oturup çeyiz hazırlamalı ve müstakbel kocasının onu istemesini beklemeliydi. Oysa Asya'nın çok büyük hayalleri vardı. Tek kanadı koparılmış bir kuş bile olsa hala uçmak istiyordu. Bu nedenle pek sık yapmasa bile çalışma konusunda annesine karşı çıkmış, bu konuda ondan izin almayacağını söylemişti. Annesi onu şaşırtacak bir şekilde sessiz kalmıştı bu tepkisi karşısında.

Asya bunu beklemiyordu. Bu nedenle kendini sorgulamıştı arkasından,  acaba ben istediklerimi doğru ifade edemiyorum da ondan mı reddediliyorum diye.  Oysa annesi daha önce bir iş tecrübesi olmayan kızının kolay kolay iş bulamayacağına, bulsa bile zor çalışma şartlarına dayanamayıp çabucak vaz geçeceğine emindi, bu yüzden ses çıkarmamıştı.

Asya annesinin bu düşüncesini, önce başvurduğu gazete ilanlarından cevap gelmeyince, sonra da kapı kapı gezip iş aradığı üç ayın sonunda anlamıştı. Ama o kolay kolay vaz geçmeyecekti. İlk kez baş kaldırmışken bu kadar çabuk boyun eğmeyecekti, eğmedi de.

Hüseyin bey üzerinde o kadar para olmadığını söyleyip bir arkadaşını arayıp göndermesini istemişti. Asya mağazadaki yabancı müşterilerin kıyafetlere olan ilgilerini izleyerek bekledi. Daha sonra para bir zarf içinde geldiğinde, Asya sıkıntıyla bir zarfa bir kalabalık mağazaya bakıp, asla yapmaması gereken şeyi yaptı ve parayı kontrol etmeden çantasına attı.

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin