58~Ben istiyorum ki, başkasına öyle güzel gülme

548 32 0
                                    





Kapının kapanmasıyla ikisi de oldukları yerde huzursuzca kıpırdandı. Odada öyle bir enerji vardı ki, biri bir köşedeyken diğerini diğer köşeye itiyordu. Kerem ağır adımlarla oyalanarak yine pencerenin önündeki yerine ilerledi.

Asya'nın geleceğinde iyi bir eş, iyi bir anne olacağını daha ilk tanıştıklarında bile sorsalar söylerdi. Ama sorsalar. Yoksa Keremin aklına böyle bir şeyin geleceği yoktu. Onsuz bir geleceği düşünemezken, onun istediği geleceğin neresinde durması gerektiğini kestiremiyordu. Baba olabileceğini hiçbir zaman aklından bile geçirmediğinden, kısa-çok kısa bir an Asya'nın bebeğinin babası rolünde bir başkasının olduğunu düşündü ve bunun düşüncesine bile tahammül edemedi. Başını, zihnine çökmüş sis bulutlarını dağıtmak ister gibi hızla iki yana salladı.

Çok yorgundu ve bu meseleyi düşünmeyi daha zinde olduğu bir zamana ertelemek mantıklı olacaktı. Neyse ki Asya telefonunu bir kez daha isteyerek Keremin konu değiştirme stresine girmesine engel oldu. Levent'i arayacağını duyunca sinirleri bir parça gerilse de kafası hala bebek meselesiyle meşgulken o kadar da önemli gelmemişti bu yeni konu.

Pencerenin önüne yaslamış, kollarını göğsünde birleştirmiş, Asya'nın Levent'le konuşmasını dinliyordu. Anladığı kadarıyla bugün için onunla yaptıkları planları vardı ve olağanüstü gelişen olaylar bu planları suya düşürmüştü. İçini kaplayan kıskançlık duygusu ile buluşamadıklarına sevinmeden edemiyordu. Bir birlerini deli gibi sevdikleri halde, buluşacak ortak bir noktayı hala bulamamışken, Levent'le Erzurum'dan beri süren dostlukları bu konuda kendine vereceği insani ayara engel oluyordu.

Daha sonra Asya başından geçenleri kısaca anlatırken yine ağlamaya başlayınca, aralarındaki itici gücün öncesi kadar etkili olmadığını hissetti. Yanına gitmek için fazla karışık, uzaktan izlemek içinse fazla aşıktı. Telefonu kapatıp yanaklarını kurulayan kıza karşı direncini de bu kırdı, aşıktı..

Her şeyi bir kenara bırakarak yanına yaklaşıp ellerinden tuttu "Asya lütfen kendini hırpalama" ellerini çevirip avuç içlerinden öptü. Dudaklarını geri çekmeden fısıldadı "Seni böyle görmeye dayanamıyorum"

Kapı tıklatılınca ikisi de o tarafa baktıklarında, çok beklemeden içeri giren Arslan'ı gördüler. Haber aldığında okulda olduğu, koltuğa gelişi güzel fırlattığı sırt çantasından ve kitaplarından belli oluyordu.

O esnada Asya ve Keremin elleri anlaşmışlar gibi usulca bir birinden ayrıldı. Boşluğa düşme hissini azaltmak için kendi kucağında birleştirdi ellerini, Asya.

Arslan yatağın yanına kadar gelip dehşete kapılmış bir ifadeyle ablasını inceledi. Konuşmak için kıpırdanan çenesini ağzından çıkacaklara engel olabilmek için sıkarak yutkundu. İnanamıyordu.

İki kardeş olanlar hakkında konuşmaya başladığında, Arslan'ın ablası için taşıdığı şefkati görebiliyordu, Kerem. Kaygılanması, korkması, duyar duymaz soluğu İstanbul'da alması ablasına ne kadar değer verdiğini gösteriyordu, bu nokta da Keremin saygısını kazanmıştı ancak geldiğinden beri o odada yokmuş gibi davranmasına bir anlam veremiyordu.

Asya gittikten sonra bir haber alma umuduyla evine gidip bütün ailesiyle tatsız bir tanışma yaşadıktan sonra bile Kereme böyle davranmamıştı, şimdi neden böyle yapıyordu? Kendini devam eden sohbette dışlanmış hissederek yatağın yanındaki sandalyeden kalkarak odanın uzak köşesindeki yerine geçti. Hatta belki odayı bile terketmesi gerekirdi ancak Asya'yla arasına tek bir duvarın dahi girmesine tahammülü yoktu şu an için.

Kapı tekrar tıklatıldığında bu kez odaya diğer ikisine nazaran daha sakin bir ifadeyle Levent girdi. İlk olarak direkt karşısındaki pencereye yaslanmış Keremi gördüğünde kim olduğunu tahmin edip, burada olduğuna ne kadar şaşırsa da bunu yüz ifadesine yansıtmaktan kaçınmadan, kaşlarını kaldırarak belli belirsiz bir baş selamı verip yatakta yatan Asya'ya döndü. Telefonda anlattığından bile kötü görünüyordu. Yüzündeki yaraları incelerken hayretle mırıldandı "Asya sana ne oldu böyle"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin