16~Sevdiğini sinesine sarmayan;Ne yaşamış, ne yaşıyor, ne yaşar

847 50 1
                                    

"Kiminle konuşuyordun sen?"

Asya dili tutulmuş gibi adama bakakaldı. Kerem duyduklarıyla o kadar sinirlenmişti ki, kızı böylesine sıkıştıran hatta tehdit edenin kim olduğunu öğrenip yakasına yapışmak istiyordu. Aralarındaki mesafeyi büyük birkaç adımda kapatıp kıza yaklaştı ve Asya'nın karşısında yaprak gibi titrediğini gördüğü anda anladı ne yaptığını. Telefondaki adama sinirlenmiş, kızın üzerine yürümüştü. Zaten baskı altında olan, rahatsız edilen oydu, zaten ağır bir hastalıkta bedeni yeteri kadar hırpalanan oydu. Öfkeyle yanlış yaptığını anlayınca omuzlarını düşürüp yumuşak bir sesle "Özür dilerim Asya seni korkutmak istemedim" dedi.

Kız az önce bir savaştan çıkmış gibi bitkin olan ruhunun, günlerdir görmek için yanıp tutuştuğu ancak uzak durmak istediği adam karşısında yeni bir çatışmayı kaldıramadığını anladı. Tutulmuş kalmış adamın önce öfkeyle yanan sonra şefkatle sönen engin bir denizi andıran gözlerinde kaybolmayı istemişti.

Kaybolmayı istemişti.

Kerem kızın sessizliği karşısında dayanamayıp titreyen bedenini kollarının arasına çekip sarıldı. Asya'nın bedeni önce kaskatı olsa da sonra gevşeyerek kendini Kereme bıraktı. Belki karşılık olarak sarılmadı ama başını göğsüne yaslayarak gözlerini kapadı. Kızın kollarında titremelerinin geçip rahatladığını hissedince hiç bırakmak istemese de yavaşça kollarını aralayıp yüzüne baktı.

"İyi misin?"

Asya bu mesafeden adamın gözlerine bakmanın bedenini saracak yeni bir zelzelenin daha eşiğine getirdiğini hissediyordu. Başıyla adamı onaylayıp geri çekildi.

"Çay molanda seni ofisime çağırmak için gelmiştim. Ihlamur yaptırdım sana, soğumuştur muhtemelen ama gel ofisime geçelim"

Asya bir kez daha başını sallayıp Keremin yanında yürümeye başladı. Ofis ıhlamur ve kahvenin birbirine karışmış kokusuyla dolmuştu. İlginç bir karışım oluşmuştu, 'bizim gibi' diye geçirdi içinden Asya ve derin bir solukla içine çekti kokuyu.

Kerem ofisteki yoğun kokuyu içine çektiğini farkedince göz kırparak kıza takıldı.

"Ne güzel bir aroması var ofisimin değil mi?"

Asya da sonunda bir tepki vermeyi başararak gülümsedi.

"Çok hoş ve değişik bir aroma"

"Ihlamurunu tazelettireyim mi?"

Asya kupayı ellerinin arasına alarak sıcaklığını kontrol etti "I-ıh gerek yok ben zaten ılık içerim"

Ardından küçük bir yudumla çayını, büyük bir nefesle kokusunu çekti ıhlamurun. Günlerdir içini dolduran huzursuzluğun yavaş yavaş dağıldığını hissediyordu. Ne kadar dirense de, sandıklara sakladığı, kalıplara sığdırmaya çalıştığı ruhunun onda huzur bulacağını, kanatlanıp uçacağını biliyordu. Bu yüzden adamın ona uçsuz bucaksız gökleri vaadeden bakışlarına inanmak istiyordu.

Kerem elindeki kahveyi içmeyi unutarak kızı izlemeye daldı. Ihlamurundan aldığı bir yudumla önce gülümserken, sonra parmaklarının arasına hapsettiği kupayla düşüncelere daldı tekrar.

"Artık bana ne olduğunu anlatacak mısın Asya?"

"Benim artık gitmem gerek. Molam doldu, işlerim çok"

Çekingen bir gülümsemeyle gözlerinin kenarları kısıldı Asya'nın.

"Ihlamur için teşekkür ederim. Çok incesin"

"Asya herkese karşı böyle ketum musun? Çünkü ben bu halinin bir tek bana karşı olduğu gibi bir hisse kapılıyorum"

"Emin ol hayatımdaki bir çok kişinin bilmediği şeylere şahit oldun"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin