43~Sensin. Kalbim değildir böyle göğsüme vuran

460 33 0
                                    





"Bak, zoru oynamayı sevmem. Kimse için sırf reddedildiği için elde etmeyi hırs yaptığı biri olmak istemem. Şu gördüğün bedenin içi koskoca bir mezarlık gibi. Benimle uğraşmak istemezsin. Bunları neden söylüyorum biliyor musun, çünkü belli ki durmayacaksın, ama biliyorum ki seninki can sıkıntısından, emin ol benimle uğraşmak istemezsin, ben normal değilim, kendime bile fazla geliyorum"

Levent kızı dikkatle dinledikten sonra bakışlarını yere indirerek yüz ifadesini Asya'nın görmesine engel oldu. Bu açık sözlü ve cesur hali hoşuna gitmişti ama bunlarında ötesinde hikayesini şefinden dinlediği bu kızın, sevdiğinden yeni ayrıldığında bu melankolik hallerini normal karşılarken, ne kadar süreceğini merak etmiyor değildi. Başka bir çok neden olduğu halde sırf bu yüzden bile yanında olacaktı Asya'nın. Yanında olacak ve izleyecekti böyle iddialı bir aşkın daha nasıl küllendiğini. Sonra her zamanki vurdum duymazlığından farklı olarak ciddi bir ifadeyle başını hafifçe yana eğerek "Güzel. Normaller dikkatimi çekmez zaten. Immm, fazla sıkıcı" dedi omuz silkerek.

Asya Levent'in cümlesi biter bitmez atıldı "Benim sevgilim var"

"Ayrılmışsınız. Eski sevgili"

Karşısındaki adamın bunu bilmesine şaşırsa da fazla takılmadan gövdesini kibirle dikleştirerek "Ayrılmadık, bizi ayırdılar. Hem öyle bile olsa bu hala Keremi sevmeme engel değil"

Levent aralarındaki bu atışmadan keyif alıyordu. Asya'nın meydan okumasını karşılıksız bırakacak değildi, kirpiklerinin altından yan gözle kıza bakarak "Ben de zaten sevgili olalım demedim. Bu Allah'ın belası yere atandım ve şimdi istesem de gidemiyorum. Dediğin gibi sıkılıyorum ve iyi anlaşabiliriz diye düşündüm. Hem içini rahatlatacaksa söyleyeyim benim de bir sevgilim var" Buraya atandıktan bir süre sonra, Levent'in tüm çabalarına, her fırsatta soluğu yanında almalarına rağmen kız arkadaşı mesafeleri bahane ederek ilişkilerini noktalandırmıştı. Ama bunu Asya'nın şimdilik bilmesine gerek yoktu.

Asya gözlerini kısarak bir süre düşündü. "Hala iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum ama deneyelim tamam"

Levent'in aldığı cevapla gözleri parladı. "İyi o zaman gel biraz dışarı çıkalım, dolaşalım" gözleriyle kapıyı kolaçan ederek devam etti "Yaşlandım bu evde"

Asya kendini Levent'le atışmaktan alıkoyamıyordu "Neyle dolaşacağız pardon? Bisikletinle mi?"

"Yürürüz diye düşünmüştüm. Hem bisikletimin nesi varmış pardon?"

İkisinin de gülüşmeleriyle konuşma kapanınca Levent gözlerini devirerek kendine tekrar çay doldurdu. Bardağına arka arkaya bir çok kez şeker attığını görünce Asya "Bu kadar şeker karaciğerini mahvedecek biliyorsun değil mi?"

Levent çayını kararıştırırken omzunun üzerinden kıza baktı "Şekerimi de bir yerden almalıyım değil mi? Hele sen bu kadar tatsızken"

*****

Günler geçip gidiyor, Asya'nın tahammülü gün geçtikçe tükeniyordu. Evde durmak artık iyice işkence halini almaya başlamış, kendine sorulan sorulara verdiği kısa cevaplar dışında konuşmaz, ilk fırsatta da kendini dışarı atar olmuştu. Kendine yapılan haksızlıktan dolayı ailesine karşı tavır almış, konuşmaz olmuştu. Halası ve eniştesini de buna göz yumdukları ve alet oldukları için suçluyordu.

Tanıştıklarından itibaren Levent kıza okuması için kitaplar, dinlemesi için müzik CD'leri getiriyor, birlikte vakit geçirmek için fırsatlar yaratmaya çalışıyordu. Bu durum başlarda halasını huzursuz etse de, kızın gün geçtikçe bir çiçek gibi solduğunu gördüğü halde elinden hiçbir şey gelmeyince, belli sınırlar içinde görüşmelerine izin verdi.

İlk sınır kendilerinin haberi olmadan bir program yapmamaları, ikinci sınır ise Asya'nın telefonunu kullanmasına izin vermemesiydi. Bunlara uymaması halinde işinde yaşayacağı sıkıntılarla ilgili de üstü kapalı uyarmayı unutmamıştı. Tüm bunlara rağmen Levent tanıştıkları şu kısa zaman içinde bile kızın günden güne kendini nasıl çevresinden soyutladığını, içine gömüldüğü yalnızlığıyla beraber kırgınlığının da git gide büyüdüğünü gördükçe bunlara kayıtsız kalamamış ve telefonu Asya'ya uzatıp aramasını söylemişti. Kız Keremin numarasını tuşlamış ama arama tuşuna basamamıştı "Ne diyeceğimi bilmiyorum. Başlarda hem sesini duymak hemde beni merak etmemesi için aramak istiyordum ama şimdi arasam bunca zamandır nerede olduğuma dair yapabileceğim bir açıklamam yok. Olanları söylesem, orada eli kolu bağlı beklemesi mümkün değil. Eminim ilk uçağa atlar gelir ve beni buradan götürür"

"Asya seni bazen anlamıyorum. Bu kadar şeyi bu adama olan aşkından dolayı yaşıyorsun ama gelip seni buradan kurtarmasını istemiyorsun"

"Anlamıyorsun çünkü yanlış yerden bakıyorsun. Ben bunları ailem yüzünden yaşıyorum. Beni insan yerine koyup ne istediğimi sormadıkları için, kendi hayatım üzerinde karar verme hakkı tanımadıkları için yaşıyorum. Keremin beni buradan götürmesi hiçbir şeyi çözmez tam tersi daha da karıştırır. Hem ailemin esaretinden kaçarken sevdiğim adamın kanatlarının altına sığınmam, bir gün olurda benim doğru kişi olmadığımı düşünürde benden vaz geçerse en dibi boylamamdan başka bir şeye yaramaz. Hoş belki ben ondan vaz geçerim. Hayatımı yanlış giden şeyler üzerine kurmak istemiyorum. Biz birbirimize iyi geldiğimiz için bir araya gelmeliyiz, mecburiyetlerden dolayı değil" demişti.

Levent'in karşısında kendinden son derece emin bir şekilde sıralamıştı bu cümleleri ama içi Keremin özlemiyle kavruluyordu. İlk geldiği günler, geceler boyu yatağında dönüp durmaktan, ağlamaktan yorgun düşüyor, filmlerde ve kitaplardaki gibi gücünün tükenip kendinden geçmeyi ve artık hissetmemeyi istiyordu. Bu zamanla, Keremi ve ona dair hislerini, anılarını unutmaktan korkmaya dönüşmüştü. Ancak korktuğunun tam tersi olmuş, git gide daha sık aklına gelmiş, hatta sanki hep yanındaymış gibi hissetmeye başlamıştı. Akşam aklındakileri ona anlatırken uyuyakalıyor, rüyalarında onun anlattıklarını dinliyordu. Bunların gerçek olmadığını bilse de, gerçeğin kendini üzmekten başka bir işe yaramadığını düşünerek kendini bu içten içe korktuğu karanlık sulara bırakıyordu.

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin