17~Aşk gibi, denizler üzerinde yürüten

773 49 0
                                    

"Seni arayan oydu değil mi?"

Asya adamın her şeyin farkında olduğunu biliyordu. Ondan bir şey saklamanın bir faydasının olmayacağının da farkındaydı, zaten artık saklamakta istemiyordu. Ama nasıl oluyordu da kızın hayatında ki bu kadar önemli ve kimseyle paylaşmadığı meselelere bu kadar hakim oluyordu, anlamıyordu.

Kerem gözlerini kısarak kızın başını onaylarcasına sallamasını izledi.  Bir süre daha öylece bekleyip "Şimdi buradan gidiyoruz ve bana her şeyi anlatıyorsun" dedi.

Geldikleri lokanta sessiz sakin hafif bir müziğin duyulduğu hoş bir mekandı. Asya düğüm düğüm olmuş midesiyle bir şey yiyemeyeceğini bildiğinden sipariş vermek istemeyince, Kerem kendi istediğinden kıza da getirmelerini söyledi. Adam hayırı cevap olarak kabul etmiyordu. Asya benim hayatımdaki herkes mi böyle yoksa ben mi hayır diyemiyorum diye düşündü.

Garson gidince Kerem dirseklerini masaya dayayarak dik bir pozisyon aldı ve Asya'nın konuşmasını bekledi. Bu sefer olanları öğrenmeden kızı bırakmayacaktı.

Asya anlattı. Bir şekilde bir bahane bulup geçiştiremeyeceğinden yada artık ustası olduğu duvarlardan bir tane daha örüp adamı dışında bırakamayacağından değil, artık bunu tek başına taşımaktan yorulduğundan anlattı. Direndiğinin Kerem değil kendi kendisi olduğunu bildiğinden. Çünkü adam Asya'ya bir şey yapmıyordu, Asya adama çağlayarak akıyordu.

Nevzatla aralarında geçenleri bir kaç ayrıntıyı atlayarak anlattı. Bu ayrıntılar tabii ki işin Keremle ilgili olan kısımlarıydı.

Kerem karşısındaki kızı dinlerken içten içe Nevzata diş biliyor ama tepkisiyle kızı ürkütüp anlatmayı kesmemesi için yüzünü olabildiğince ifadesiz tutmaya çalışıyordu. Adamın kıza yaptığı baskı bir yana, Asya'ya karşı böyle hisler beslemesi de Keremin sinirlerini bozuyordu. Kerem kendine yabancı biri değildi, kıza karşı hissettiklerinin ne olduğunu biliyordu. Asya çok güzel bir kızdı. Su gibi duru bir ifadesi vardı ve sadece bakışlarıyla bir çok erkeğin aklını başından alabilirdi. Keremi de etkilemesi gayet doğaldı. Peki Kerem neden bundan rahatsızlık duyuyordu? Daha önce bir çok kızdan hoşlanmış, sevgili olmuş, sevmiş sevilmişti, hiçbirinde böyle tereddüt yaşamamıştı. Adam her ne kadar bilincinde olmasa da Asya'nın, ipe sapa gelmez, söz dinlemez, çocuksu ruhunu eğiteceğini, evcilleştirip, dizginleyeceğini hissediyordu.

Asya Cumartesi günü yaşananları anlatırken, hatırladıklarıyla farkında olmadan gözünden bir damla yaş aktı. Hemen bir elinin tersiyle yanağını kabaca silip, diğer avucunun içine sakladı.

Kerem kızın bu hali karşısında daha fazla kendine direnmeyip oturduğu yerden kalkıp Asya'nın yanındaki sandalyeye yerleşti ve kızın elini alıp, göz yaşıyla ıslanmış parmaklarını okşadı. Diğer eliyle de gözünün kenarında kalan ıslaklığı sildi.

"Ağlama"

Asya adamın bu yakınlığına ve şefkatine sımsıkı tutunmak istiyor, yanağını avucuna yaslamamak için direniyordu.

Kerem kızın gözünün kenarındaki ıslaklığı silip enini indirecekken bir anda fikir değiştirip avucunu yanağına yasladı. O kadar kırılgan görünüyorduki, incitmekten çekindi. Kızın kirpikleri titreyerek kapanıp avucuna yaslanınca derin bir nefes aldı.

Asya adamın dokunuşuyla ürperdi, tüm zerreleriyle titredi. Kalbi yanağında atıyordu sanki. Bu ilgiye, şefkatli dokunuşa öylesine muhtaçtı ki, adamın elleri buzlarını çözüyormuş gibi, göz yaşlarına boğulacakmış gibi hissediyordu. Diğer gözünden de bir damla firar edince Kerem diğer eliyle onu da silip Asya'nın suratını iki elinin arasına aldı. Bakışları kızın yanaklarına bir yelpaze gibi serilmiş kirpiklerinden, kesik nefesleriyle aralanmış pembe dudaklarına kaymış, aralarındaki küçük mesafeyi kapatıp kızı öpmemek için ciddi bir mücadele veriyordu.

Asya'nın kirpikleri yavaşça aralanıp gözleri buluştu. Titreyen bakışlarını kısa, çok kısa bir an sonra kırpıştırarak tekrar aşağıya indirince kızı utandırdığını farketti. Bu hali aklını başından alırken, dudakları keyifle kıvrıldı. Onu tutup kendine çekerek,  yavaş yavaş öperek, kulağına fısıltıyla konuşarak yanaklarında açan pembe gülleri görmeyi çok isterdi ancak şimdi halletmeleri gereken bir meseleleri vardı.

Nevzat aklına gelince gözlerinin önündeki hayal dağılmış, tekrar şimdi bulunduğu ortama dönmüştü. Adamla ilgili birkaç plan vardı zihninde şekillenmeye başlayan.

"Asya sen Nevzat meselesini düşünme, ben onunla ilgili bir şeyler yapacağım. Ama bugün de gördüğümüz üzere çıkışlarda seni bekliyor olacak sanırım. Bu mesele hallolana kadar seni ben bıraksam olur mu?"

Asya biraz önceki yakınlıkta almayı unuttuğu nefesleri, aralarına giren mesafeyle tamamlamaya çalışsa da, zihni henüz adamın etkisinden kurtulabilmiş değildi. Şu an ne söylese onaylayabilirdi ancak işten birlikte çıkıp gitmelerinin dedikodu kazanlarını nasıl kaynatacağını düşünmesi için tam bir bilinç gerekmiyordu.

"Bunun pek uygun kaçacağını sanmıyorum"

"Neden? Kimden çekiniyorsun ki? Sen kendini biliyorsun, ben kendimi biliyorum kim ne düşünürse düşünsün ne önemi var?"

Asya geçen hafta Nevzatın Kerem ve yanında çalışan kızlardan bahsederken takındığı ifadeyi hatırlayınca midesine yumruk yemiş gibi oldu. Kim ne düşünürse düşünsün umursamamayı çok isterdi ama kendinden bahsedilirken öyle yapılmasını da istemiyordu.

Başını önüne eğerek bunu adama nasıl anlatacağını düşündü.

"Asya tamam seni zorlamak istemiyorum. Ama bana bundan sonra olanları hiçbir şeyi atlamadan anlatacaksın.  Bu tek başına başedebileceğin bir şey değil. Hem öyle bile olsa ben sana yardımcı olmak istiyorum. Anlaştık mı?"

"Peki ne yapmayı düşünüyorsun?"

Keremin bakışlarından bir anlık geçen pırıltı ve dudaklarının sinsice kıvrılışı Asya'yı huzursuz etti. Ama adam net bir cevap vermeyip düşüneceğini söyleyince, yanılmış olabileceğini düşündü.

Eminelerin kapısına geldiklerinde Kerem motoru durdurup, sürücü koltuğunun el verdiğince Asya'ya döndü. Bu güzelliği sabaha kadar izleyebilirdi. Kızın, böyle yaptığında utandığını bildiği halde uzun uzun, gözlerini hiç ayırmadan, her bir ayrıntısını ezber eder gibi izledi. Asya pembeleşmiş yanaklarıyla ona döndüğünde, adamın yüzünde can alıcı bir gülüş vardı.

"Ben.. teşekkür ederim. Her şey için"

"Etme. Asya"

Kerem kısık ses tonuyla fısıldarcasına konuştuktan sonra öne eğilip ellerini Asya'nın boynuna yerleştirdi ve yavaşça kızı kendine çekti. Asya'nın kalbi deli gibi atıyor, kulakları uğulduyordu. Tüm hücreleri titreyerek adama doğru koşuyordu sanki. Bedeninin bu alışık olmadığı tepkileri yeteri kadar zorlamıyormuş gibi adam bilinçli bir yavaşlıkla ağır ağır kıza sokulup, yanağının bitimine dudaklarını bastırdı. Bunu yaparken eziyetinin dozajını artırmak için kulağına doğru nefesini bıraktı ki, nefesi kulağına ve boynuna dağılırken Asya bunu kasıtlı yaptığının farkındaydı. Ardından içine derin bir soluk çekerek yine aynı yavaşlıkla kızdan uzaklaştı.

Kızın gözlerini kırpıştırarak odaklanmaya çalışışını izlerken dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı.

"Benim için zevkti"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin