10~İşte gene yaralı kuşlar gibi dizlerinin dibine düştüm

1K 68 8
                                    





Bakan ama görmeyen gözlerle yoldan geçen arabaları izledi bir süre. Sabah kalktığından beri üzerindeki sersemliği atmak için bir süre fabrikanın önündeki bankta oturup yolu izlemek istemişti. Hem soğuk hemde açık hava bedenini biraz olsun uyarır ve toparlanmasına neden olur diye düşünmüştü ama görünen o ki pek bir işe yaramamıştı.

İş arkadaşlarının yavaş yavaş gelişinden yarım saattir orada oturduğunu anladı Asya. Kimisine gülümseyerek kimisine başıyla kimisine sözle günaydın dedi. Aysun yanına gelip neden orada oturduğunu sorunca Keremi beklediğini söyleyip kızı yollamaya çalıştı ama arkadaşı içeri geçmesi için ısrar edince yerinden kalktı yavaşça. Zaten orada oturmak üşümesi dışında bir işe de yaramamıştı. Tutulduğunu ayağa kalkana kadar farketmemişti bile.

Kafasının içi o kadar karışıktı ki bu karmaşanın içinde hareketlerini yönetecek kadar bile akıl kalmamıştı. Ezbere hareket ediyordu.

Dün Nevzata, birisine aşık olduğunu itiraf etmişti. Bu itirafı suyun yatağında akması kadar doğal dökülmüştü dudaklarından. Bu duyguya bu kadar çabuk teslim olduğu için kendine kızması gerektiğini düşünüyor ama yapamıyordu. İçinde ılık meltemler esiyordu. Kafa karışıklığının bir nedeni buydu. Şimdiden kendine yabancılaşmaya başlamıştı. Bu korkutuyordu.

Bir neden de, Nevzatın duygularının derinliği olmuştu. Adam kendisiyle hep flörtleşiyordu ancak Asya bunun altında böyle kuvvetli hisler olduğunu hiç düşünmemişti. O kadar zaman onu umursamadığı ve belki de ona gülüp geçerek istemeyerekte olsa ümit verdiği için pişman oldu. Şimdiye kadar tanıdığı adama değil de, dün gördüğü adama aşık olmayı isterdi ama insan gönlünün kime doğru akacağını kendi seçemiyordu maalesef.

İçeri henüz girmişlerdi ki, Kerem kızların yanından telefonla konuşarak geçti. Asya'yı görmemişti bile. Asya onunla aynı ortama girdiği andan itibaren bir günebakan gibi bütün dikkati, algıları ona doğru dönerken, Keremin kendini farketmemesine bozuldu içinden. Arkadaşına el sallayarak peşine takıldı.

Ne konuştuğunu, kimle konuştuğunu çok merak ediyordu. Biraz daha yaklaşıp daha iyi duyabilmeyi çok isterdi ama bu davranışı içine sindiremedi. Adımlarını izleyerek takip etti sessizce.

Neriman diye biriyle konuşuyordu ve akşam için başka arkadaşlarınında olacağı bir plan yapıyorlardı kızın anladığı kadarıyla. Neriman'ın kim olduğu ile ilgili ihtimaller beyninin içinde dönüyordu. Kıskançlık bir kıskaç gibi, kaçmak istedikçe de düşündükçe de kesiyordu. Kafasının içinde bunlarla boğuşurken kendisini farkettirince Kerem arkasını dönüp Asya'yı gördü. Konuşmaya devam ederken kızın içini eritecek tatlılıkta bir bakışla yanına gelmesini bekledi. Asya beraber yürüyeceklerini düşünürken bir anda Keremin kolunu omzunda hissetti.

İşte yine aynı şey oldu, adam kolunu kızın omzuna atıp dip dibe yürümelerini sağlarken, bunu o kadar doğal bir şey gibi yaptı ki kız yine itiraz edemedi. Halbuki Asya kimseyle bu şekilde yürümezdi ama şimdi yada adamın diğer temaslarından birinde itiraz etse adam dönüp bakacak ve sanki içinde akan çağlayanları farkedecek diye korkuyordu.

Dışarıdan arkadaşça bir görüntü çizseler de Asya onları böyleyken biri görecek diye tedirgin olmuştu. Kerem konuştuğu arkadaşına akşam onu evinden alacağını söyleyip telefonu kapattı. Asyaya dönüp göz kırparak  "Ee naber Asya nasıl gidiyor?" dedi.

Kız bulundukları pozisyonun etkisiyle nasıl konuşulduğunu unutmuş olabileceğinden korktu bir an. Adamın yakınlığı, çepeçevre saran kokusu, gözleri... ah gözleri...

"İyi gidiyor"

Ağzından zorla bu kelimeler çıktıktan sonra devamında sorduğu soruya kendisi bile inanamadı "Kimle konuşuyordun?"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin