19~ "Pek nadir bir erkek çıkar,

746 46 0
                                    

bir kadının nefesiyle var ettiği aleme sadece hayret etmekle mesul olduğunu anlar."


Ofisinin içinde tamamladığı kaçıncı turuna, bilmediği kaçıncısını eklemek için adımlamaya devam etti. Nevzat istediğine ulaşmış, adamın aklına soru işaretleri yerleştirmişti. O da biliyordu Asya'nın alışık olduğu kızlardan olmadığını, daha çekingen,daha ürkek, daha tecrübesiz, daha derin, daha sevilesi... Evet Asya şimdiye kadar tanıdığı bütün kadınlar içinde en sevilesi olandı. Onu farklı kılan bütün özellikleri Keremi daha çok çekiyor, adamın yeni yetme bir delikanlı gibi aklı karışıyordu, nasıl davranacağını bilemiyordu.

Asya onun için yabancısı olduğu bir kara parçası, yabancı bir iklimdi. Ama bu Keremi korkutmuyor tam tersi tatlı bir heyecan duymasına neden oluyordu. Kızı yavaş yavaş keşfetmek, her zerresini sevmek, derinlerine inmek, yaralarını öperek okşayarak iyileştirmek istiyordu. Tüm duvarlarını yıkıp, zırhını söküp, bedenini bir elbise gibi soyup ruhuna nüfuz etmek istiyordu. Asya durgun sığ bir su değildi biliyordu. Onu tanımanın da, sevmenin de birden bire olmayacağını biliyordu. Olsun, sabrederdi, yeter ki Asya ona gelsin, onun olsundu. Ruhu dört nala koşmak istese de acele etmeyecek, Asya'yı kırmadan, ürkütmeden saracaktı.

Bundan kaçması mümkün değildi.

Aksi ihtimalleri düşünürken bile sonunda dönüp dolaşıp içi Asya'nın hayaliyle doluyordu. Kaçtıkça daha şiddetle çarpıyordu.

Kapısının tıklatılmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Ancak gel dediği halde içeri kimse girmediği gibi tekrar tıklatılınca, kapıya doğru ilerleyip merakla açtı.

Karşısında iki elinde iki kahve kupasıyla Asya'yı görmeyi beklemiyordu. Aklı onunla ne yapacağıyla doluyken bir anda karşısında bulmayı hiç beklemiyordu. Kapıyı sonuna kadar açarken parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Nevzatla konuştuğundan beri sanki göğsüne bir ağırlık konulmuş ve nefesini kesiyormuşta, kızın yüzünü görünce kalkmış gibi rahatladığını hissetti.

İçeri geçince kapıyı kapatıp, ofisin ortasında elinde kahvelerle ne yapacağını bilemiyormuş gibi dikilen kıza yaklaştı. Elindekileri alıp masaya bıraktı ve tekrar kıza döndü. Yüzünü ellerinin arasına alarak, nefesleri birbirine karışacak kadar yaklaştı. Aralarında o ana kadar tek kelimelik bir konuşmanın dahi geçmediği sözsüz iletişimde bakışları birbirine tutundu.

"İyi ki geldin"

Asya ifadesini saran utangaçlığı ve adamın gözlerinde sabit tutmakta zorlandığı bakışlarındaki titreyişi gizlemek için başını önüne eğdi. Adam hiç dur durak bilmiyor, sınır tanımıyor, kızın daha önce kimseye açmadığı ruhunu talan ediyordu. Sonra kaşlarını kaldırarak mahcup bir ifadeyle "Kameralar" diyerek ofisin tavanındaki cihazı işaret etti.

Kerem çapkın bir bakışla tebessüm ederek bir adım geri gitti ve "Anladım. Kameralar" dedi.

"Ben sana kahve getirmiştim"

Adam aklına gelenle tek kaşını kaldırdı alaycı bir ifadeyle.

"Hmm demek öyle. İş tanımında bana kahve getirmek yok diye biliyordum"

"Evet yardımcın olarak iş tanımımda sana kahve getirmek yok"

"Anladığım kadarıyla şu an karşımda yardımcım olarak oturmuyorsun" Kerem gülmemek için birbirine bastırdığı dudakları yinede gerilince dudağının kenarını ısırdı. "Peki güzel kız, sen benim neyim oluyorsun?"

Asya adamın gözlerine gülümseyerek baktı. Onun yanında olmak, gülen gözlerine bakmak serin bir suya dalar gibi içini titretiyordu.

"Molamı birlikte geçirmek istediğim mesai arkadaşımsın"

Kerem sahte bir hayal kırıklığıyla omuzlarını düşürdü. Kaşlarını eğerek "Sadece o kadar mı?"

Asya gözlerini Keremden hiç ayırmadan eline aldığı kupayı dudaklarına götürüp ağır ağır yudumladı. Ardından kaşlarını kaldırarak "Değil mi?" diye sordu.

Keremin bu oyundan duyduğu keyifle gözlerinin içi gülüyordu. Dün akşamdan sonra Asya'yı bir parça da olsa rahatlamış görmek ona da sıkıntılarını unutturdu. Asya bir güneş gibi doğmuştu Keremin gününe.

Kaşlarını kaldırarak cevabını kuvvetlendirmek için başını iki yana salladı.

"I-ıh. Değilsin"

"O halde?"

"Sen benim şu an elinden tutup buradan alıp yalnız kalacağımız bir yere götürmek istediğim kızsın"

Asya Keremle böyle bir oyuna girmemesi gerektiğini biliyordu. Onunla flört edebilmesi için bir fırın ekmek yemeliydi. İçi titreyerek oynadığı bu oyunda adama yine yenilmiş, gözlerini sımsıkı kapatıp başını önüne eğmişti.

Kerem artık aşinası olduğu ama içinin kıpır kıpır olmaktan asla vazgeçmediği bu sahneyi gülümseyerek izledi. Uzanıp kızı tutmak ve kendine çekmek için hareketlenmek isteyen parmaklarını sıcak kupanın etrafına sardı.

"Ailen ne zaman dönecek?"

"Yarın"

"O zaman bu akşamını benimle geçirir misin? Bir şeyler yaparız"

Asya başını onaylarcasına salladı. Nasılsa yarından sonra çıkamayabilirdi.

"Aslında ben bu gün seninle çalışabilir miyim diye sormak istiyordum bana pratik kol kalıbını öğretecektin"

"Tabii memnuniyetle ama o Sevgi cadısı nasıl oldu da bıraktı seni?"

Asya'nın gözleri kocaman olunca devam etti.

"Sen bilmiyorsun değil mi, kaç gün uğraştım seni bana bıraksın diye, ne diller döktüm. Ama cadı işte Asya'yı vermem başka kimi istiyorsan al yanına, Asya benim kızım dedi başka bir şey demedi. Ne yaptıysam kabul ettiremedim"

"Ah bilmiyordum"

"Çok seviyor seni"

"Ben de Sevgi hanımı seviyorum sağolsun bana çok yardımcı oluyor, yol gösteriyor.
Bu gün mağazaya geçemeyeceğim Kenan izinliymiş. Ben de buradaki işlerimi hallettim erkenden, sana sormadan izin aldım Sevgi hanımdan"

"Bana sorma Asya. İstediğin zaman gel"

Kahveyi içtikten sonra ortamdaki havanın dağılması ve iş ciddiyetine bürünmek ikisi içinde zor oldu. Kerem kalıbı nasıl yapacağını anlatırken sık sık dikkati dağılıp, ne anlattığını unutunca günün devamını diğer masada aralarında biraz mesafe varken geçirmeye karar verdi.

Ayrı masalarda bir süre kendi hallerinde çalıştıktan sonra ortamdaki sessizliği, Asya çözemediği bir noktayı sorarak bozdu. Kerem kendi masasının etrafını dönerek kızın arkasına geçti ve eğilerek ekrana baktı.

"Orayı yanlış anlamışsın, sağ tarafı dörde böleceksin, sol tarafı önce üç bölüp sonra ortadakini ikiye böleceksin. Diğer türlü iki tarafı aynı olur"

Sol eli Asya'nın oturduğu koltuğun kolçağında, sağ eli Asya'nın fareyi tutan elinin üzerinde, neredeyse sarılır gibi, son zamanlarda en sevdiği pozisyona girerek gösterdi nasıl yapacağını.

Asya adamın artık normali olarak gördüğü yakınlığına kapılmamak için kendini ne kadar zorlasa da bu süre boyunca neredeyse nefes almadan bekledi. Anlatımı bitip elini elinin üzerinden çekince, kendi de geri çekilir diye bekledi ancak adam saçlarının arasında bir süre daha oyalanıp kulağına doğru fısıldadı.

"Çok güzel kokuyorsun"

Kızın zaten bu süre zarfında doğru düzgün oksijen girmeyen, bütün kasları gerilmiş bedeni, adamın baş döndürücü sesiyle tepen tırnağa kadar titredi. Biraz daha öylece beklese bütün benliğinin depreme dönüşen titreyişlerle darmadağın olup geriye sadece toz zerreciklerinin kalacağından korkuyordu.

Çok değil sadece bir kaç santim öne eğilerek açtığı mesafeyle ciğerlerine bıçak gibi bir soluk çekip fısıltıyla yalvardı.

"Lütfen. Yapma"

Kerem kızın boynuna doğru sokulup derin bir nefes aldıktan sonra gülümseyerek yerine döndü.

"Kameralar değil mi?"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin