27~Aniden saplanan bir sancı gibi şiddetlidir duyduğun özlem

568 35 0
                                    

Evden çıkarken aklında Emine'ye gitmek vardı, kapısına kadar da geldi ama eli kapı ziline bir türlü gitmedi. Bir süredir görüşememişlerdi, Asya yaşadıklarını kendi bile hazmedememişken konuşup anlatmak zor geliyordu. Aslında şu an tek istediği susmak ve bu üzerindeki tahammülsüzlüğün geçmesini beklemekti.

Kararsızlıkla telefonunu eline aldı. Gün içinde Keremden defalarca mesaj gelmişti. Bazısına dönüş yapmış bazısına yapamamış yoğun olduğu gerekçesiyle geçiştirmişti. Ona karşı mahcup hissediyordu. Ona rağmen bu yaşadıklarını hazmedemiyordu. Bu hengamede bile tek istediğinin onun yanında olmak olduğu gerçeğiyle daha fazla savaşmadan isminin yazılı olduğu ekrana dokunup telefonu kulağına götürdü.

"Artık beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım"

"Kerem"

"Asya sen dışarıda mısın?"

"Kerem müsaitsen sana gelmek istiyorum"

Bütün gün, hatta bütün hafta sonu Asya'yla görüşememiş olmanın sıkıntısını bir kenara atarak açtığı telefonda, kız onu şaşırtarak ev adresini istemişti. Sesindeki kırıklık ve akşamın bu saatinde dışarda olması her ne kadar işlerin yolunda olmadığı izlenimi verse de, Keremin evine geliyor olması adamı heyecanlandırdı. Kızın konuşmasından bunun bir ziyaret değil, bir sığınma olduğu kısacık telefon görüşmesinden bile anlaşılacak kadar belliydi. Adam hemen ayaklanarak nerede olduğunu sorarak yanına gitmek istese de, kız kabul etmemiş taksiyle geleceğini söyleyerek adresi almıştı.

Kapı çalınca otomata basıp kızın merdivenleri çıkmasını bekledi. Kız aradığından beri ne olduğunu bilmemenin tedirginliği ve yanına geliyor olmasının heyecanı adamı yormuş, ya kız koşarak gelsin ya da kendi merdivenleri üçer beşer inip karşılasın istiyordu. Ama neyle karşılaşacağını bilmediğinden bekledi.

En nihayetinde Asya görüş açısına girdiğinde, tahmininde yanılmadığını, kızın omuzları düşük, solgun, üzgün suretinden anladı. Bakışlarını merdivenlerden kaldırıp göz göze geldiklerinde bir anlık duraksama yaşayan kızın yüzünden yorgunluğu okuyabiliyordu. Kızı tutup çekmek sımsıkı sarılmak için şiddetli bir arzu duyuyordu ama kendini tutarak ilk adımı Asya'nın atmasını bekleyecekti. İçeri geçmesi için kapıyı sonuna kadar açarak kenara çekildi. Yanından geçerken kokusunun etkisiyle Kerem de içeri dönüp kapıyı kapattı. Asya bir iki adım ilerleyip olduğu yerde durdu ve tedirginlikle adama doğru döndü. "Kimse var mı?" Sesi fısıltıyla çıkmıştı.

Kıza doğru yavaşça yaklaşırken başını iki yana salladı. Asya gelirken Keremin yalnız yaşayıp yaşamadığını bilmediğini farketmiş, yalnız olmasını dilemişti. Şu an kendine bile tahammül edemiyordu, tek istediği Kereme sarılmak, ona emniyetli bir liman gibi sığınıp yüklerinden kurtulmaktı. Aldığı cevapla omzundaki çantayı yere düşürüp adamın göğsüne sokuldu. Sırtına dolanan kollarla, saçlarının arasına dolan sıcak nefesle, dışardan buzlarının erimeye başladığını, içerden kalbinin daha güçlü atıp uyuşmuş, hissizleşmiş bütün vücuduna, saç tellerinden parmak uçlarına kadar hayat pompaladığını hissediyordu. Nasıl böyle hissettirebiliyordu bilmiyordu, Keremden önce hiç böyle hissetmiş miydi onu da bilmiyordu. Günler ve gecelerce yorulmuş, uykusuz kalmış kalbi bi onda huzur buluyordu. Yaşadıklarından kaskatı kesilmiş, sertleşmiş bedeni bi onda yumuşuyor, kabukları çatlayıp dökülüyordu.

Öylece geçen dakikaların sonunda Keremin kulağına doğru fısıltıyla adını söylemesiyle, bütün vücudu ürperdi. Adam ona seslenmiyor adını dudaklarıyla seviyor gibiydi. Sadece göğsünü geriye çekerek kızın yüzüne bakmasını sağladı, ardından yavaş, çok yavaş bir şekilde yüzüne doğru eğildi. Dudakları arasında neredeyse hiç mesafe kalmamış, biri konuşsa birbirine dokunacak kadar yakınlıkta, nefeslerinin bir birine karışmasını sağlayarak bekledi. Kızın kapanmamak için direnen gözlerine bakarak izin vermesini istiyordu. Bu ilk öpüşü olmayacaktı belki ama o Asya'nın da istediğini göstermesini bekliyordu. Burnundan derin bir nefes alarak kızın soluğunun içine dolmasını sağladı ve aynı nefesi dudaklarına doğru üfleyerek tekrar adını seslendi "Asya"

Kerem istediği etkiyi yaratmış, Asya dudaklarının birbirine dokunmasına kayıtsız kalamayıp parmak uçlarında yükselip kendini ona bırakmıştı. Bu ilk öpüşlerinden daha sakin, daha yumuşak ve özlem yüklüydü. İkisi de yatağını bulmuş birer ırmak gibi huzurla akıyorlardı birbirlerine.

Ellerini kızın geldiğinde üşümüş ama şimdi alev alev yanan yanaklarına koyup başını biraz kaldırdı. Öyle tatlı, öyle masum görünüyordu ki. Kirpiklerinin yavaşça açılmasını gülümseyerek izledi . "İçeri geçelim mi?"

Asya başını sallayarak adamın onu salona yönlendirmesine izin verdi. Evden kaçarcasına çıkmış, üstüne başına çeki düzen vermemişti. Uzun bir yıl gibi geçen gün boyunca üzerinde olan pantolon ve tişört için bir şey yapamasa bile, evde göz yaşlarıyla yol yol ıslanıp kuruyan yüzünü yıkaması gerekiyordu. Koltuğun önüne geldiğinde "Ben bi banyoyu kullanabilir miyim?" dedi ve adamın gösterdiği kapıya doğru ilerledi. Ayna da kendine baktığında gördüğünden memnun kaldığı söylenemezdi. Ancak elini yüzünü soğuk suyla yıkamaktan başka şimdilik elinden bir şey gelmiyordu. Yüzünü kurulayıp, saçlarını parmaklarıyla gelişi güzel taradıktan sonra daha fazla oyalanmadan salona gitti.

Kerem televizyonun karşısına konulmuş üçlü koltukta hafif öne kaykılmış, kollarını göğsünde birleştirmiş kapalı ekrana bakarak oturuyordu. Asya'nın odaya girmesiyle yerinde doğrulup kızın yanına gelmesini bekledi.

Asya zaten kendini tedirgin hissettiği bu ortamda, bir de adam ona baktığında, sanki hareketlerini doğal bir akış içinde şekillendiren hafızası silinmiş gibi hissediyordu. Kapıdan koltuğa kadar olan iki üç adımı normalinde nasıl yürüdüğünü düşünerek atıyor, elini kolunu normalinde nereye koyduğunu hesap ediyordu. Nereye oturacağına da karar verememiş, başka koltuğa oturmak için çok yalnız, Keremin yanına oturmak içinse çok tedirgindi. En sonunda adamın yan tarafına aralarına bir karış boşluk bırakarak oturdu.

Kerem kızın sarsak adımlarla, kararsız hareketlerle yanına oturmasını ses çıkarmadan izledi. Bir an diğer koltuğa gidecekmiş gibi görünse de yanına gelmiş ancak araya yine de bir mesafe koymuştu. Buna tahammül edemese de kızın tedirginliğini görüp üstüne gitmek istemiyordu. Yerinde hareketlenip yan tarafına dönerek belli belirsiz kıza biraz yakınlaştı. "Aç mısın? Bir şeyler hazırlayayım mı sana?"

Asya da Kereme döndü ve gözlerini kısarak düşündü. Açlık hissedemeyecek, hissetse de ayırt edemeyecek bir durumdaydı. Kerem onun bu haline gülümseyerek yanağını okşadı. "Yada şöyle sorayım, en son ne zaman yemek yedin?"

"Sanırım sabah"

Kerem ayaklanıp kıza elini uzattı "Gel" birlikte mutfağa gittiklerinde Asya'yı sandalyeye oturtup dolabı açtı, birkaç kabın içine bakıp "Makarna ve ıspanak var. Ama istersen dışardan bir şeyler de söyleyebiliriz"

"Hayır sorun değil yerim" Adam küçük tencerelerdeki yemekleri ısıtırken Asya aklına takılanları sordu "Ailenle yaşamıyorsun sanırım"

Kerem omzunun üzerinden kıza bakarak "Hayır yalnız yaşıyorum" dedi.

"Yemekleri sen mi yapıyorsun?"

"Ah yok. Ev işleri için gelen bir abla var. Haftada iki gün gelip evi toparlıyor kalan vaktinde de bana yemek yapıp bırakıyor dolaba. Bazen bende yapıyorum ama pek iddialı değilim" kızın günlük konuşmalarla daha rahatladığını farkedince buradan devam etmek istedi "Sen yapar mısın?"

"Evet. Yaparım"

Kerem tabaklara koyduğu yemeklerle karşısına geçip oturdu. Kızın yemeğini rahatça yemesi için bu süre zarfında gözlerini üzerinden hiç çekmek istemese de tabağına bakarak, sessiz kalmayı tercih etti. Yemekten sonra tekrar odaya gittiklerinde Asya'nın yine araya biraz mesafe koyduğunu görünce daha fazla dayanamayarak "Asya" dedi. Kız ona döndüğünde başını hafifçe yana eğerek konuştu"Evet hadi anlat bakalım"

Asya adamın ne demek istediğini anlamamıştı "Neyi?"

Kerem parmağıyla aralarındaki mesafeyi göstererek "Senin buraya kadar gelipte bana yaklaşmana engel olan şeyi"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin